Cumartesi

Hangi Mevsimde Nereye Gidilir


OCAK
Ilıman iklimin hüküm sürdüğü Hawaii, meltemlerin etkisindeki Bahamalar ve Senegal kış aylarında güneşin tadını çıkarmak isteyenler için ideal. Yağışların henüz başlamadığı Kenya ya da kısa süre sonra toz fırtınaları ve şiddetli kasırgaların baş göstereceği Pakistan gezileri için son fırsat.Endonezya, Tunus, ve İspanya’da görülen yağışlar ve rüzgar, bu bölgelere yapılacak gezileri başka tarihe ertelemedeki en büyük etken.Senegal, Hawaii, Bahamalar, Doğu Afrika, Pakistan
ŞUBAT

Kurak bir iklimin sürdüğü Meksika ve Senegal’de yaz tüm hızıyla sürüyor. Güneşli Batı Afrika Sahillerinde yeniden denizin tadını çıkarabilirsiniz. Orta Amerika, Batı Afrika, Doğu Afrika, Hindistan

MART (ilkbaharın habercisi)
Kuzey Afrika çöllerinde gezinti için en uygun mevsim, Bahamalar ve Martinik ise şimdiden en gözde destinasyonlardan. Karayipler ve Meksika seyahatleri için ideal mevsim yavaş yavaş sona ermeye başlarken, Mauritus Adası ve Moritanya için mart ayından itibaren ölü mevsim başlıyor.Kuzey Afrika, Bahamalar, Martinik, Peru, Karayipler, Meksika

NİSAN
Tibet özellikle tavsiye edilebilir. Japon Adalarında kiraz ağaçları nisan ayından itibaren çiçek açmaya başlıyor. Akdeniz sahilleri sakin; şimdi turist akınına uğramadan denize girebilirsiniz. Karayip adalarında ise güzel havaların sonuna yetişebilirsiniz.Çin, Japonya, Akdeniz, Lübnan, Ürdün, Mısır ve Türkiye gibi Akdeniz ülkeleri için de geçerli…

MAYIS

Güneşli ve ılık ilkbahar günlerinin başlaması ile birlikte Britanya adaları ya da Kuzey Avrupa, ideal tatil seçenekleri olabilir. Tam tersine , Orta Amerika ve Karayipler, sonbahara dek süren yağışların başlamasıyla birlikte gündemden düşüyor. Batı Afrika içinse mayıs ayı, yağmurlar başlamadan gitmeniz için son fırsat.Büyük Britanya, Kuzey Avrupa, İsveç, Norveç, Finlandiya, Madagaskar.

HAZİRAN
Sonbahara kadar Hint Okyanusunda yer alan adalar, özellikle de Polinezya ideal destinasyonlar arasında.Polinezya, Hint Okyanusu, İsveç…

TEMMUZİrlanda ve Britanya Adaları da, yılın en güzel aylarını yaşıyor; yağmur artık veda etmiş, bunaltmayan sıcaklar günlük yaşama renk katıyor. Bir süre sonra güz yağmurları başlar. Bu yüzden, fırsatı kaçırmayın! Muson yağmurları ise çoktan Güneydoğu Asya ve Orta Amerika’da etkisini göstermeye başladı. Bu bölgelere gitmek için program yaptıysanız, muson yağmurlarının tüm şiddetiyle sürdüğünü bilmeli, önleminizi alarak yola çıkmalısınız.Finlandiya, İsveç, Bolivya, Brezilya, Amerika, İrlanda, İngiltere, İskoçya…

AĞUSTOS
Yaz aylarında;gece yarısı güneşinden yararlanmak için Kuzey Avrupa ülkelerine gitmelisiniz. Hep sisli puslu havasıyla bilinen Londra’yı biraz olsun farklı görebilirsiniz ağustos ayında. Eylülde yağmur mevsiminin başlayacağı Doğu Afrika’ya gitmek isteyenler için, ağustos ayı son fırsat! Orta Amerika ile Uzak ve Yakındoğu ülkelerinde ise ölü sezon başladı.Kuzey Avrupa ülkeleri ve Britanya Adaları, Hint Okyanusu, Doğu Afrika…

EYLÜL
Eylül ile birlikte yaz sıcakları son bulup havalar yumuşarken Orta Avrupa ve Kuzey Amerika tatil için en ideal bölgeleri oluşturuyor. Artık sıcaklığın düşmeye başladığı Kuzey Avrupa ve kısa süre kuru iklimin sona ereceği Endonezya için ise Eylül son şans! Yağmurlar ise Orta Amerika, Karayipler ve musonların başladığı Güneydoğu Asyada ölü sezon yaşatıyor.Orta Avrupa, Akdeniz Havzası, İspanya, Yunanistan, İtalya, Tunus, Fas, Mısır, İsrail, Kuzey Amerika…

EKİM
Ekim ayında ilkbahar güney yarım küreye yerleşir. Güneşle buluşmak için Güney Afrika’ya, Güney Amerika’ya ve Avustralya’ya uzanmanın tam zamanı. Güneydoğu Asya ve Karayip adaları içinse ekim, yağmurların başlangıcı demek. Güney Afrika, Arjantin, Avustralya…

KASIM
Batı Afrika ve Hindistan’da yağış mevsimi sona eriyor. Dolayısıyla hem bu ülkeleri, hem de boğucu yaz sıcaklarının yavaş yavaş yerini ılıman bir iklime bıraktığı Mısır’ı ziyaret etmenin tam zamanı. Bir ay daha yağmurlu geçecek olan Orta Amerika ülkeleriyle ağır bir kış geçiran Uzak-Doğu’ya yapacağınız gezileri bir süre daha ertelemelisiniz.Senegal, Hindistan, Mısır, Hint Okyanusu, Uzak-Doğu, Orta Amerika…

ARALIK
Asya ve Uzakdoğu turları için en uygun mevsim. Bali, Singapur ve Tayland muson yağmurlarına veda ettiğinden gökyüzü her zaman masmavi. Karayipler’in kuzeyi ile Küba ve Jamaika’da da rahatça denize girebilirsiniz. Mısır turlarınız için ise son günler. Çin’de kış mevsimi sert geçmeye başladığından turizm için ölü bir mevsim.Güneydoğu Asya, Büyük Antiler....

Winter Travel to Europe

Most of the people don't even consider traveling during winter months. However traveling in winter does offer some benefits such as:
• Hotels and Airfares are cheaper
• Places of Attractions are not so crowded
• Exceptional deals are offered
1) Why Why Should I Travel in Winter
While it's great fun hanging out under the August sun slurping spaghetti with fresh tomato sauce at an outdoor cafe in Rome, winter travel offers some interesting opportunities you may not have considered. There are the obvious ones, like skiing and snowboarding. But what about the opera and orchestra season? European cultural events in historic halls are going full blast in winter.
2) It is Cheaper
Airline prices are normally half to one-third of Summer Travel.
3) But it is cold all over there?
Not really - not all of Europe is Frozen during winter. Winter is a great time to visit Spain's Andalucian trio of Seville, Cordoba and Granada. Check weather websites to find which places have milder temperature in Europe.
4) You have Traveled in Summer - then why not Winter!
Why look for sun and balmy weather at all? Winter has charms of its own. Instead of a seat at an outdoor cafe, think of wandering through Venice's wintry fog, peering into the city's steamed-up windows in search of a cozy cafe--or, better yet, think of eating rich, winter foods beside a roaring fire beneath the intricately carved timber-beams of an historic guild hall restaurant in Basel, Switzerland.
5) Cultural Events
Cultural Events also come alive in winter. The opera, theater, and symphony seasons are in full swing. Sure, in summer you can spend good money going to a historic building to see short ditties truncated for the enjoyment of limited-attention-span summer tourists, but the shorter days of winter leave time in the evenings for the real deal.
6) Shopping
With holiday season around the corner you can find exceptional deals across the Europe.
7) Hotels
Hotels, especially small, family-operated ones, are generally less expensive in winter. Watch out, however, for suplemental heating charges that may be added to your bill during colder months.


Ski holidays Switzerland: Snow up your Life!
Switzerland doesn't just offer breathtaking alpine beauty, such as the Jungfrau Region (Grindelwald). In addition to traditional top ski resorts such as Verbier, pristine nature and idyllic winter sport resorts distinguish the land of cantons. Families are well provided for here, and are greeted with the famous Swiss hospitality.

Bernese Oberland:
Numerous 4,000 m mountains, idyllic villages, modern lift systems and last but not least famous winter sport resorts including Grindelwald or Meiringen-Hasliberg guarantee a fine ski holiday! In addition to panoramas of the Breinz and Thun lakes, spectacular panoramas of the icy highlands and the world-famous peaks, e.g. Aletsch glacier or Eiger, Mönch and Jungfrau can be enjoyed every day!

Graubünden:
The largest of the Swiss cantons presents itself as very versatile: varied ski areas, such as Flims-Laax-Falera, numerous spa facilities, world-famous health and ski resorts like Davos, St. Moritz or Samnaun, combined with first-class Swiss cuisine! It is not in vain that celebrities from all over the world come here year after year to enjoy the perfect winter holiday.

Wallis and Western Switzerland:
Wallis – a versatile winter paradise! Imposing backdrops of peaks, ice and show: the highest mountains in Switzerland, crowned by the Matterhorn, stand here. The largest alpine glaciers, among them the Aletsch glacier, and impressive ski regions such as 4 Vallées, Saas-Fee und Les Portes de Soleil . Deep snowy forests under a brilliant winter blue and cosy, old wooden houses round off the breathtaking scenery.

Central Switzerland:
Central Switzerland stretches over five cantons - and the winter sports regions, stretching over rocky and icy highlands to the far hill country, are correspondingly diverse. The ski area Engelberg is located in the middle of the high Swiss Alps and is characterised by the imposing peak of the Titlis, which entices skiers and boarders from all corners of the world!
Food & Drink
The Swiss boast a great tradition of sweets, confectionaries, and chocolate production. Inhabitants of the German-speaking part of Switzerland prefer milk chocolate, whereas the French-speaking part of Switzerland prefer dark chocolate. Traditionally, chocolate in Switzerland is formed in the shape of a bar.

The Swiss also enjoy a large selection of bread - even small bakeries normally offer around a dozen different kinds. The Italian and French-speaking Swiss eat a lot of white bread; the German-speaking Swiss tend to go for brown bread.

Of course, cheese is an important part of Swiss cuisine. The favourite cheese is Gruyère from the Waadtländer Alps, closely followed by Emmentaler, with its large holes. French-speaking Switzerland is home to cheese fondue (Waadtland) and raclette (Wallis), which are not just popular in Switzerland.

ÇİN'E GİDELİM



DEVLETİN ADI: Çin Halk Cumhûriyeti
BAŞŞEHRİ: Pekin
YÜZÖLÇÜMÜ: 9.572.900 km2
NÜFUSU: 1.149.667.000
RESMİ DİLİ: Çince
DİNİ: Konfüçyonist, Budist, Taoist, İslâmiyet
PARA BİRİMİ: Yuan
Yüzölçümü îtibâriyle dünyânın üçüncü, nüfus îtibâriyle en büyük Güney Doğu Asya ülkesi. Doğusunda Güney Kore, kuzeydoğusunda ve kuzeybatısında Rusya, kuzeyde Moğolistan, güneybatıda Afganistan ve Pakistan, güneyde Hindistan, Nepal, Butan, Birmanya Laos ve Kuzey Vietnam, doğusunda ise Büyük Okyanus ile çevrilidir.

Târihi
Eski devirlere âit yapılan araştırmalar Çin hakkında devamlı yeni bilgiler vermektedir. Ülkeyi yöneten ilk hânedân olarak Hya ve Şang sülâleleri bilinmektedir. Hya sülâlesi hakkında bilinen tek bilgi hükümdârların isimleridir. Şang sülâlesinin, yapılan araştırmalar netîcesinde yaklaşık olarak M.Ö. 1450-1050 seneleri arasında Çin ovalarına hâkim oldukları bilinmektedir. M.Ö. 1050-220 yılları arasında değişik çeşitli uygulamalarla Çov Sülâlesi yönetmiştir. Şang Sülâlesini yıkarak başa geçen Çov Sülâlesi, M.Ö. 1050-771 seneleri arasında feodal bir idâre kurdular. Ülkede, feodal devletler bağımsız devletler hâlinde gelişmeye başladı. Bu durum hükümdârın gücünün azalmasına ve feodal devletler arasında savaşa sebeb oldu. Batıdan gelenTürk ve Moğollar, ülkenin büyük bir kısmını fethettiler. Batı milletlerinin eline düşmüş olan topraklarından büyük bir kısmını Çin beyi Tsin, geri aldı. Böylelikle devleti önemli feodal devletlerden biri oldu.

M.Ö. 770-472 devri: Feodal beylerin kendi aralarında iç savaşlara giriştikleri bir devirdir. Bu savaşlar netîcesinde yedi bey kalmış ve bunlar da kral şanını alarak Çov Sülâlesinden ayrıldılar. M.Ö. 472-221 iç savaş sonunda M.Ö. 453 senelerinde Tsin’in feodal devleti üç devlete bölündü. M.Ö. 221-206 aralarında Tsin’in Sülâlesi memleketi mutlakiyetle idâre etti. Tekerlek dingillerinin standartlaştırılması ve bâzı ölçü birimlerinin kullanılmaya başlaması Çin târihinin bu safhasına âit önemli hâdiselerdir. Kuzeyden gelen saldırılardan (Hun saldırıları) korunmak için Çin Seddinin ilk şekli olan toprak tabyalar yapıldı. Doğu Çin bölgesinde başlayan bir ayaklanma, uzun süren savaşlara sebebiyet verdi ve bu savaşlar sonunda Han Sülâlesi yönetimi ele geçirdi ise de, bir müddet sonra idâre değişti. M.Ö. 206 yılında yönetimi, küçük rütbeli bir asker olan Lui Ki ele geçirerek Han Sülâlesini (asiller) kurdu. M.S. 168 senesinde meydana gelen bir hükûmet darbesi üzerine 220 senesine kadar devâm eden iç savaşlar devri başladı. Büyük bir halk ayaklanması bastırıldı. Bu iç savaş netîcesinde ülke üçe bölündü, kuzeyde Vey (220-264), güneydoğuda Vu (229-280), güneybatı Şu (221-263) imparatorlukları kuruldu. Göçlerin arttığı devirde, Tsin Sülâlesinin (265-316) başa geçerek, parçalanan Çin’i birleştirmeleri de ülkeye huzur ve istikrar getirdi. Daha önceleri ücretle kullanılan milletler bu savaşlarda (asillerin savaşlarında) o derece kuvvetlendiler ki, bunlardan Hyung-nu’lar (Hunlar) 303’te yeni bir devlet (Han) kurdular. Bu sülâle Çin İmparatorunu iki defâ esir almış ve 317’den başlayarak bütün Kuzey Çin’de hâkimiyet kurmayı başarmıştır. Bunun üzerine Tsin Âilesi kuzeye inerek burada Doğu Tsin Sülâlesini (317-419) kurdu.

Güney Çin’de 580 senesine kadar çeşitli sülâlelerin kurduğu muhtelif devletler görülür. Suy Sülâlesi (581-618) Çin’i birleştirmeye muvaffak oldu. Bu kısa ömürlü hânedan zamânında Çin, Vietnam’ın kuzey ve güneyini ve Tibet’in kuzeyini ele geçirdi. Çin’in nüfûzunu tekrar Orta Asya’da hissettirdi. Bu devrede Kuzey ve Orta Çin Ovasındaki ticârî münâsebetleri kolaylaştırmak için kanallar açıldı. Ancak bütün bu işlerin yapılması için yabancılardan yardım istenmesi Suy Sülâlesinin sonu oldu. T’ang Sülâlesi (618-907) işbaşına geldi. Bu hânedân devrinde (664) toprakların yeniden taksimi ve vergilendirilmesi yapılmıştır. Müslüman Arapların saldırıları üzerine Türkistan Çin’in elinden çıktı.



Bundan sonra Türkler devlet idâresinde önemli mevkilere yerleştiler ve sık sık vukû bulan ihtilâllerde önemli rol oynadılar. T’ang Hânedânının düşüşünden sonra 960 târihine kadar 5 küçük hânedân iş başına geçti. Bu devirde Kuzey ve Güney Çin’de küçük eyâletler şeklinde devletler meydana çıkmıştı. 960 târihinde iş başına geçen Sung Hânedânı zamânında Çin İmparatorluğunun birliği yeniden tesis edilmeye çalışılmış, ancak bunda muvaffak olunamamıştır. Bu hânedân devrinde birçok şehirler kuruldu ve barut kullanılmaya başlandı. Mîmârî, târih, şiir, resim, porselen ve bahçecilikte çok yüksek bir seviyeye ulaştılar. Elde bulunan târihî dokümanlar bu medeniyetin yüksekliğine delil teşkil etmektedir.

Cengiz Han, 1206-27 yılları arasında Çin’i işgâl etti ve Moğollar, 1214 yılında Sarı Nehirin kuzey tarafındaki bölgede hâkimiyeti ele geçirdiler. 1271 târihinde Kubilay Hân, imparatorluğunu îlân etti. Böylece Yüan Hânedânının (1260-1368) ve başşehir Yenching (Pekin)i kurdular. Moğollarla berâber Yüan Hânedânı bütün Çin’i fethederek hâkimiyetleri altına aldılar. Bundan sonra Moğollar Çin kültürünün etkisi altına girerek, din, örf ve âdetlerinde, giyim ve kuşamlarında Çin örf ve âdetlerini benimsediler.



Chu Yüan Chang, Yüan Hânedânı yerine Ming Hânedânını (1368-1644) kurdu. Bu hânedân zamânında Moğollar, Baykal Gölünün kuzey tarafına sürüldü ve imparatorluk eski kuvvetine kavuştu. Yine bu devirde Avrupalılar Çin’e ulaştılar. Portekizliler ve İspanyollar 16. yüzyılda, Alman ve İngilizler 17. yüzyılda buraya geldiler.

Ming Hânedânından sonra işbaşına geçen Ch’ing Hânedânı (1644-1912) zamânında, Avrupalı tüccarlar, Çin’in önemli kaynaklarını yıllarca batıya aktarıp, bundan istifâde ettiler.

Çin, uzun yıllar batıya kapalı kaldı. Çin’in batıya açılması 19. yüzyıl ortalarında başladı. Bu yıllarda Portekiz, İngiltere, Fransa, ABD ile ticârî, siyâsî münâsebetler başladı. Bunlardan İngilizler, Hint pamuklukları ve afyonunu, çay ve ipekle değiştiriyorlardı. Çin üst makamları bu ticâreti engellemeye çalıştılar. Bununla ilgili olarak afyon ithâlini yasaklayan kararlar aldılar. Bunun üzerine İngilizlerle anlaşmazlıklar çıktı ve savaşlar başladı. Ancak bu savaşlar İngilizlerin gâlibiyeti ile sona erdi (1842). Yapılan anlaşma sonunda İngilizler daha geniş haklara sâhip oldular. Bunun netîcesi olarak beş Çin limanı İngilizlere açıldı ve Hong Kong Adası da İngilizlere bırakıldı. Bu savaşlara “Afyon Savaşı” adı verildi. Daha sonra yapılan anlaşmalarla ABDve Fransa’ya aynı haklar tanındı.

Zamanla anlaşmaların uygulanması aksadı. Çinliler yabancıları ülkelerinden atmak istiyorlardı. Fakat onlar elde ettikleri imtiyazları geri vermeye niyetli olmadıkları gibi, bunları az buldular. Böylece, on dokuzuncu yüzyılın ikinci yarısında ülkede ayaklanmalar oldu. Fakat bu ayaklanmalar yabancı güçler tarafından bastırıldı. 1858 yılında anlaşma uyarınca İngiliz ve Fransızlar yeni haklar kazandılar. Bir müddet sonra aynı menfaatler ABDve Rusya’ya da tanındı. Bu olaylardan sonra, Çin’de bir sükûnet dönemi başladı.

Çin-Japon Savaşları: Çin’in Kore üzerinde hâkimiyet kurmak istemesi üzerine 1894 yılında ilk savaş başladı. Kore’de çıkan ayaklanmayı bastırmak üzere her iki ülke de Kore’ye asker gönderdi. Ayaklanma bastırıldı. Fakat daha sonra her iki ülke birbirleriyle savaşa tutuştular. Bu savaşlar sonunda Çin büyük kayıplara uğradı. 1895 yılında savaş sona erdi ve Çin, Kore’nin bağımsızlığını tanıdı, ayrıca Formoza Adasını da Japonya’ya vermek mecbûriyetinde kaldı.

1911’den sonra başa geçen Yuan Şi-K’ay monarşik bir idâre kurmaya başlamışsa da muvaffak olmayarak 1916 ‘da öldü. Bu arada 1917’de sembolik olarak Birinci Dünyâ Savaşına girmiş ancak bir çok şehirleri bu arada Şanghay, Japonya tarafından işgâl edilmiştir.



1925 yılında milliyetçilerin önderi olan Çiank Kayşek yönetimi ele geçirdi. Orduları ile Japonlara karşı savaşarak bir çok yerleri geri aldı. Bu arada Şanghay tekrar ele geçirildi.

Ülkede 1920 yılında komünist partisi kuruldu ve taraftar toplamaya başladı. Bu parti, ülkede bir çok karışıklıklar çıkardı. Çiank- Kay-Şek bir taraftan Japonlarla savaşırken, bir taraftan da bu ayaklanmaları bastırmaya uğraşıyordu. Nihâyet 1927’de komünistlerin başına geçen Mao Çe-Tung, Çu Enlay ve Çu Di’ ile komünist partisi güçlenerek ülke çapında teşkilâtlanmaya, hükûmet kuvvetleri ile çarpışmaya başladı. İkinci Dünyâ Savaşı sona erince, komünistlerle milliyetçiler başbaşa kaldılar. Mao Çe-Tung yönetimindeki komünist birlikleri ülkeye hâkim oldular. ABDmilliyetçilere yardım eder göründü. ABD’nin Çin’e gönderdiği diplomatlar hep milliyetçilerin aleyhine çalışmış, onların komünistlerin eline geçmesine sebeb olmuşlardır.

Yönetim tamâmen komünistlerin eline geçince, Milliyetçi Çin hükûmeti, Formoza (Tay-Van) Adasına çekilmek zorunda kaldı. Böylece Çin ikiye ayrıldı: Çin Halk Cumhûriyeti ve Milliyetçi Çin Cumhûriyeti.

1 Ekim 1949 yılında Mao Çe-Tung’un başkanlığında Çin Halk Cumhûriyeti kurulmuş oldu. Böylece Çin’in Asya kıtasındaki bütün toprakları Çin Halk Cumhûriyeti’nin eline geçti. Milliyetçi Çin Cumhûriyeti de Formoza Adasına çekildi ve orada hükûmet kurdu. Mao, 1976’da öldü. Mao’nun ölümünden sonra, Maoizm açıktan tenkid edilmeye başlandı. Çin idârecileri ABD ve Japonya ile ekonomik iş birliği yaptı. Mareşal Ye Cienying, Mao’nun yanlışlarını açıkladı. Eski katı durum kaldırılarak ekonomik ve siyâsî yönde yumuşama başladı. Çin kapıları yabancı sermâyeye açıldı. Son yıllarda demokratikleşme hareketleri kanlı bir şekilde bastırıldı.

Fizikî Yapı

9.572.900 km2lik yüzölçüme sâhip olan Çin, fizikî yapı îtibâriyle genellikle doğu, batı olmak üzere iki bölüme ayrılır. Ülkenin batısı; güneybatı ve kuzeybatıda iki farklı yapıya sâhiptir. Güneybatı Hindistan ve Bagnladeş ile olan sınırlarını, dünyânın en yüksek tepesine sâhip olan Himalaya Sıradağları teşkil eder. Himalayaların kuzeyinde yer alan 1 milyon km2 yüzölçüme ve ortalama 3900 m yüksekliğine sahip olan Tibet Yaylası, kuzeyden Astin Tagh ve Nam Şam sıradağlarıyla çevrilidir. Bu dağlarla Himalayalar ülkenin batısında birleşirler. Ülkenin kuzeybatısını teşkil eden Astin Tagh Dağlarının kuzeyi, Doğu Türkistan’ın tarım havzasıdır. Ülkenin kuzeybatı bölgesinde, Tiemşan Dağları, Moğolistan sınırını meydana getiren Altay Dağları, batıda Torbagatay ve Çungarski Alatau ile çevrili geniş Çungarya düzlüğü yer alır.

Ülkenin kuzeyini Gobi Çölünün güney kısmı kaplar. Doğusunda yüksekliği batıya göre fazla olmayan tepeler bulunur. Bu tepeler ülkenin kuzeydoğusundan, güneybatısına doğru uzanarak dağlık bölgeyle birleşirler. Kıngan, Çangpai ve Çangvansai dağlarıyla çevrili olan kuzey doğu bölgesi Mancurya olarak isimlendirilir.

Doğu Çin’in kuzey kısmı Hai Ho, Hvang Ho ve Kuai Ho nehirlerinin havzalarından meydana gelen düzlüklerden, güney kısmı ise Kuzey Burma ve Çin Hindi yarımadası sınırında yükselen yaylalardan meydana gelir. Bu iki bölge arasında ülkenin en bereketli ovalarının bulunduğu ve nüfûsun en kalabalık olduğu kesimdir. Toplam sınır uzunluğu 42.500 km olan Çin’in bu sınır uzunluklarının 22.500 kilometresi Büyük Okyanus iledir. Kıyıları Liatoung ve Şantung yarımadalarında genellikle yüksek, diğer kesimlerinde alçak ve alüvyonlu ovalar hâlindedir.

Ülke topraklarının üçte biri dağlık, dörtte biri yayla, beşte biri vâdi, onda biri tepeler, yüzde on ikisi ise ovalıktır. Akarsuları doğu ve batıda farklı özelliklere sâhiptir. Çöl ve yüksek yaylaların bulunduğu batı kesimindeki akarsular, daha çok yeraltı veya çorak havzalar hâlindedir. Doğu bölgelerindeki akursular ise genellikle Pasifik Okyanusuna dökülür. Çin’deki zayıf akarsuların suladığı topraklar yüzölçümünün beşte ikisini teşkil eder. En önemli akarsular, Doğu Çin bölgelerinde bulunur. Kuzey doğudaki Mancurya bölgesinde Sungari-Lia Ho ve doğu bölgesinde Sarı Nehir (Huanghı), orta kısımda Mâvi Nehir (Yang-tse kiang) ve güneyde İnci Irmağı (Şi-kiang) en önemli nehirlerdir. Doğu bölgesindeki ırmaklar yön değiştirebilme özelliğine sâhiptirler. Eriyen kar sularıyla beslenmeler, buharlaşma, kat ettikleri yoldaki çöl şartları bu nehirlerin debileri ve yönlerinin değişmesine etki eden en büyük faktörlerdendir. Mâvi Nehir (Yang-tse kiang) 5552 km uzunluğuna sâhib olup, dünyânın dördüncü uzun nehridir.

Batı Çin’de seyrek rastlanan akarsular göl havzalarında veya kıraç topraklarda yeraltı suları halinde sona erer. Ülkenin iki büyük ırmağı olan Huang-Ho (4845 km) ve Yang-tse kiang, Tibet’te doğar. Kuzeyde Moğolistan kısmında Huang-Ho Nehri ülkenin en önemli nehridir. Batıdaki tarım havzasında birkaç küçük göl vardır. Moğolistan’daki tuz gölleri, doğu bölgelerdeki Tung-Ting, Pu-yang ve Tai gölleri en önemli gölleridir. Ayrıca pekçok küçük göle (daha ziyâde doğuda) sâhip olmasına rağmen, başka önemli gölü yoktur.

İklim

Güney kesimlerinde muson iklimi hâkim olan Çin’de, özellikle kuzeybatı kesimleri sert kara ikliminin hüküm sürdüğü bölgelerdir. Kış mevsiminde Orta Asya üzerinde bulunan soğuk, kuru ve yüksek basınçlı hava, karalardan denizlere doğru bir rüzgâra sebep olur. Yazın bu durum tam tersine olarak meydana gelir. Denizlerden karalara doğru esen rüzgârlar hâliyle nemli olurlar. Doğu kesimleri bilhassa yaz aylarında musonlar sebebiyle bol yağış alır. Batı kısımları yağış yönünden son derece fakir bölgelerdir. Kuzeybatıda senelik 50 mm civarında olan yağış ortalaması, güneydoğu kesimlerinde 3000 mm gibi çok yüksek bir rakamı bulur. Mayıs ve ekim ayları arasında yağan yağmur, senelik miktarın yaklaşık % 80’ini teşkil eder. Kuzey bölgelerinde temmuz ve ağustos ayları yağmur mevsimleridir.

Güneyde tropikal iklim sıcaklıklarına karşı kuzeyde kara iklimine uygun sıcaklıklar görülür. Yaz mevsiminde kuzey ve güney bölgeleri hemen hemen aynı sıcaklığa sâhipken, kış aylarında sıcaklık farkı 35°C gibi büyük bir rakama ulaşır. Kuzey bölgesi, kışın sert kara iklimi sebebiyle soğuk bir kış mevsimi yaşarken, güneyde ılıman bir ekvatoral iklim hüküm sürer. Güneydoğuda uzun ve sıcak yazlar, özellikle Tibet ve Tsinghai platolarında ise çok uzun ve sert kışlar hüküm sürer. Burada yazlar aksine kısa ve sıcak geçer.

Tabiî Kaynakları

İklim ve fizikî yapısının tabiî netîcesi olarak doğu bölgeleri ormanlarla kaplı, batısı ise çayırlık, geniş olarak da çöl bitkileri ile kaplıdır. Ormanların kapladığı alan, toplam yüzölçümün yüzde onunu teşkil eder. Güney kesimlerde tropikal ağaçların teşkil ettiği ormanlar kuzeye gidildikçe yaprak döken ağaçlardan meydana gelir. Biraz daha kuzeye gidilince, ülkenin orta kesimlerine gelinir ki, buralarda yaprak dökmeyen kozalaklı ağaçlar mevcuttur.

Kuzeyde, step ve çöl bitkileri hâkimdir. Güneybatıdaki Tibet soğuklarının bulundğu bölgede nâdir rastlanan dağınık ve bodur bitkiler yetişir. Dünyâdaki hayvanlardan kuş türlerinin % 12’si, memeli hayvan türlerinin % 10’u, balık türlerinin de % 9’u Çin’de yaşamaktadır. Pandalar ve semenderler Çin’de yaşıyan ve dünyâda nesli tükenmekte olan hayvanlardır.

Mâdenler bakımından pek fazla zengin olduğu söylenemez. Mevcut zengin mâden yataklarının pek çoğu ulaşım ve teknik imkânsızlıklar sebebiyle işletilememektedir. Ülkenin özellikle kuzey ve orta kısımları demir üretiminde dünyâda ilk sıralarda yer almaktadır. Antimon ve tungsten üretiminde de dünyâda ilk sırayı alan Çin, kalay üretiminde ise dünyâda ikinci sırada bulunmaktadır. Molibden, civa ve bizmuttan başka az miktarda bakır, çinko, kurşun ile krom ve nikel vardır. Kalsiyum florür, grafit, mağnezit, talk, tuz mineralleri, asbest ve baryum rezervlerinin yanısıra, kükürt ve fosfat da kayda değer mâdenlerdendir.

Nüfus ve Sosyal Hayat

Çin nüfus bakımından dünyânın en kalabalık ülkesidir. Nüfûsun çoğu, sâhil bölgelerinde, delta ve nehir vâdilerinde, Szechwan’ın merkez platosundaki münbit arâzilerde ve Kuzey Çin’in Büyük Vâdisindeki ekilebilir arazide yerleşmişlerdir. Bu bölgelerde nüfûsu iki milyonun üzerinde birçok büyük şehir merkezleri bulunmaktadır. Hükûmet nüfus kontrolü ile ilgili tedbirler almasına rağmen, yıllık nüfus artışı 15 milyonun üzerindedir. Ülkenin tabiat şartları, nüfûsun, ülkenin her yanına eşit olarak dağılımını engellemektedir. Nüfus yoğunluğu ortalaması 109’dur. Fakat bu ortalama yoğunluk olup, batıya doğru yoğunluk azalır ve bir kilometre kareye bir kişiden daha az düşer. Çin’in nüfus yoğunluğu bakımından en kalabalık bölgesi, büyük şehirlerin yığıldığı kuzey doğu bölgesidir. Bu bölge Çin topraklarının % 40’ını teşkil ettiği halde, nüfûsun % 90’ını barındırmaktadır. Burada nüfus yoğunluğu kilometrekare başına 450 kişidir. Nüfûsun geri kalanı arâzinin % 60’lık bir bölümünde yaşarlar. Bu bölgelerin başında Çinlilerin “Yeni Arâzi” (Sömürge) dedikleri Doğu Türkistan ile Tibet gelmektedir. Komünist idâre başa geçtikten sona doğudan birçok Çinli bu bölgelere yerleştirilmiştir. Bilhassa çok kalabalık olan şehirlerde geçim sıkıntısı sebebiyle kırsal bölgelere göçler yapılmaktadır. Komünist idâre 1960 yılından beri doğum kontrolü, âile planlaması, kırsal bölgelere teşvik vb. tedbirler alınmasına rağmen nüfus hızla artmakta ve nüfus problemi çözülemeyecek hâle gelmektedir.

Çin’in büyük nüfus artışı yeni bir mesele değildir. M.Ö birinci asırda Çin’in nüfûsu 50 milyon civârındaydı. M.S. 1200 yıllarında 100 milyona çıkmıştı. 1368’de 65 milyona düşen nüfus, 1600 yıllarında 150 milyona, 1800 yıllarında 430 milyona fırlıyordu. Bugün 1 milyarın üzerine çıkmış durumdadır. Dünyâ nüfusunun dörtte birini teşkil etmektedir. Ülkede senede 10 milyondan fazla evlilik olmaktadır. Bu kadar büyük nüfûsu olan Çin’de 56 etnik grup vardır. Bu etnik grupların % 94’ünü Hanlılar teşkil etmektedir. Hanlılar asıl Çinliler demektir. Türkçedeki Han Kağan ile alâkası yoktur. M.Ö. 202-220 yılları arasındaki Hun Hânedânından adını almaktadır. Diğer 55 etnik grup da azınlıkları teşkil etmektedir. Başlıcaları:

Türkler: Çinlilerin işgâl ederek buradaki Türk devletinin varlığına son verdikleri Doğu Türkistan’da oturmaktadırlar. Çoğunluğu Uygur Türkleri olup, Kazak, Özbek, Kırgız Türkleri burada bulunmakdadır. Nüfûsu yaklaşık 19-20 milyondur. Bu bölge 1867 yılında kesin olarak Çin’in sömürgesi olmuştur. İslâm dîni ve Türk gelenekleri yasaklanmış, câmiler ve medreseler kapatılmıştır. (Bkz. Türkistan)

Türklerden sonra gelen başlıca azınlıklar: Şuanglar, Hueiler, Tibetliler ve Moğollardır. Şuangların nüfûsu 10 milyon kadar olup, Orta Çin’in güney kesimlerinde, Kuang-si Şuang eyâletinde yaşamaktadırlar.

Tibetliler: Nüfûsü 4 milyon kadar olup, Yüksek Tibet yaylalarında dağınık bir şekilde yaşamaktadırlar.

Huei’ler: Ning-hsia-huei eyâletinde yaşamaktadırlar. 5 milyon civârında nüfusları vardır.

Moğollar: İç Moğolistan’da yaşamakta olup, iki milyon civârında nüfusları vardır.

Çin’de Sina-Tibet dil âilesine bağlı çeşitli lehçeler konuşulur. Ancak resmî dil Kuzey Çin’in konuştuğu Mandarin lehçesidir. Bölgelere göre lehçeler değişmekte ve farklı telaffuzlar ile mânâ bozulmaktadır. Ancak kullanılan yazı dili herkes tarafından anlaşılmaktadır. Çincede harfler heceyi gösterdiğinden dolayı, 4 binden fazla harf vardır. Son zamanlarda bu sayı indirilmeye çalışılmaktadır. Azınlıklar ise kendi aralarında kendi dillerini kullanmaktadırlar. Çin’in resmî bir dîni yoktur. Ancak halk Taoizm, Konfüçyonizm, Budizm, İslâm, az miktarda Hıristiyan dînine mensupturlar.

Halkın başlıca gıdâları arasında kuzeyde buğday, güneyde pirinç ve çeşitli sebzeler ile balık başta gelir. Halk yakın zamâna kadar geleneksel âile düzenini muhâfaza etmekteydi. Âileler birçok akrâbaları ile berâber yaşamaktadırlar. Komünist idâre bunları komünlere dönüştürmektedir. Halkın eğlencelerinin başında uçurtma uçurtmak, millî geçit törenlerinde yapılan ateş oyunları ve kukla ejderler ile güreş başta gelmektedir. Son senelerde dünyâya yayılan Kung-fu sporu da buradan çıkmıştır. Çin son zamanlarda milletlerarası spor müsâbakalarına katılmaktadır. Haberleşme tamâmen komünist idârenin kontrolü altındadır.

Çin eski târihlerde birçok önemli teknolojiye beşiklik yapmıştır. Bunların başında porselen, kâğıt yapımı, demir dökümü, blok baskı, barut ve mağnetik âletleri sayabiliriz. Günümüzde ise Çin üçüncü süper güç hâline gelmiş bulunmaktadır. Bloksuz ülkeler safında yer alır.

Eğitim, komünist idâre tarafından rejimin maksadına uygun olarak düzenlenmektedir. Diğer komünist ülkelerden farklı olarak iş okulları da kurulmuştur. Önemli şehirleri: Pekin, (başşehir), Şanghay, Tientsin, Kanton, Shenyan, Wu-han, Urumçi’dir.

Siyasî Hayat

20 Eylül 1954 târihli bir anayasa ile komünizm idâresi kurulmuştur. İktidara ülkenin tek siyâsî partisi olan Komünist Parti hâkimdir. Ülkede yaşama ve yönetim 1227 üyeli senede bir defa toplanan Milli Halk Kongresinin elindedir. Seçmen yaşı 18’dir. Senede bir gün toplanan Millî Halk Kongresinin yürütme meclisi olan Dâimî Komisyon veya Devlet Meclisi, Kongre üyeleri tarafından kendi aralarından seçilen bir başkan, 13 temsilci, bir genel sekreter ve 65 milletvekilinden teşekkül eder. Yürütme yetkisi başbakan, 12 temsilci, 32 bakan veya bakan seviyesindeki komisyon başkanları ve genel sekreterden teşekkül eden hükûmete âittir. Yürütmenin bir kolu olan devlet başkanı kongre tarafından dört yıl için seçilir. İdârî bakımdan 28 eyâlete ayrılmış olup, bunların 5’ini muhtar eyâlet, 21’ini eyâlet ve 2’sini de birer şehir olan iller teşkil eder.

Ekonomi

Tarım: Ekonomik bakımdan az gelişmiş, fakir ve dolayısıyla refah seviyesi çok düşük bir ülkedir. Çin için büyük sıfatı, nüfusunun ve topraklarının çokluğu sebebiyle kullanılmaktadır. Ekonomisi esas itbâriyle tarıma dayalı olan ülkede, komünizm idârelerinin her yerde uyguladığı gibi, arâzi, tarım araçları, fabrika, işletmeler tamâmen devlete âittir. Ülke yüzölçümüne nisbeten az olan ekime elverişli topraklarda ürettiği besin miktarı bakımından dünyâda başta gelen ülkelerden olmasına rağmen kendi ihtiyâcını karşılayamaz. Yetişen önemli tarım ürünlerinden pirinç, mısır, arpa, darı, soya fasulyesi, susam, fıstık, ceviz, şekerkamışı, tütün başta gelmektedir. Her çeşit meyvenin yetiştirildiği ülkede pamuk, kenevir, kayda değer tarım ürünlerindendir.

Ormancılık: Orman ürünleri oldukça fazla olup, bu hususta dünyânın önde gelen ülkelerindendir. Dünyâ devletlerine nisbeten üretim çok olmasına rağmen, kendi ihtiyâcını karşılamaya yetmez. Bu sebepten köylerde kereste yerine bambu ağaçları kullanılmaktadır.

Hayvancılık: Kuzey ve kuzeybatıdaki step bölgelerde daha yaygındır. Küçük ve büyükbaş hayvanlardan, at, deve, eşek en çok yetiştirilen hayvanlardandır. Doğu Türkistan, Şing-Hay ve İç Moğolistan’daki halkın geçim kaynağı hayvancılıktır.

Çin denizlerinde 1500’den fazla balık çeşidi bulunur. Senede ortalama 8.5 milyon ton civârındaki balık, ülke hakının en önemli protein kaynağıdır.

Pek fazla zengin olmayan mâden kaynakları çok iptidâî olan teknoloji sebebiyle yeteri kadar işletilememektedir. Ürettiği petrol, ülke ihtiyâcını karşıladığı gibi ihraç da edilir. Halkının refah seviyesi, son derece düşük olmasına rağmen, yapılan yatırımlar, nükleer bomba, sun’î peyk, bilgisayar, askerî araç ve gereç îmâli yönünde yapılmaktadır. Bu yöndeki sanâyi yatırımlarında büyük ölçüde dış yardım kullanılmaktadır. El sanatları dünyâca meşhur olan bir ülkedir. Bilhassa ipekçilik, porselencilik, oymacılık ve benzeri el sanatları son derece ileridedir.

Ticâretinde, ithâlâtı ihrâcatından daha önemlidir. Pamuk, çay, ipek, porselen ihraç ettiği ürünlerin başında gelir. İthal ettiği malların başında ise makina ve sanâyi mâmülleri ile buğday ve diğer gıdâ maddeleri yer alır.

Ulaşım: Çin’de kara ve demiryolu ulaşımına büyük önem verilmiştir. 982.243 km’yi bulan karayolunun % 83’ü asfalttır. Küçük üretim birimlerine bağlanan yerel hatlarla birlikte demiryollarının uzunluğu 64.960 km’yi bulmaktadır. Akarsuların büyük bir kısmında ulaşım yapılabilmektedir. En işlek akarsuları Yongtzo, X’i Huai ve Huang ırmaklarıdır. Uzun bir deniz kıyısı olan Çin’in 20 kadar açık deniz limanı vardır. Engebeli bir arâziye sâhip olan Çin’de en uygun ulaşım hava yoludur. Ülke çapında 80 hava alanı vardır.

UZAK DOĞUYA GİDELİM

JAPON KÜLTÜRÜ
Geyşa kültürü: Günümüzde kelime olarak biraz çarptırılmış olsa da, geyşalık Japonlara atalarından, 11. yüzyıldan kalmış olan bir sanattır. Geyşalık; oturma, kalkma, sanatın bir çok dalıyla uğraşma, dans etme, güzel konuşma gibi sıkı disiplin gerektiren çeşitli eğitimlerin sonucunda kademe kademe edinilen bir mertebedir.
Origami: (Kağıt katlama sanatı) Japonya'da dikkat çeken özelliklerden biriside, kağıt katlama sanatıdır. Özellikle turna kuşu şeklinin uğur getirdiğine inanan Japonlar bu inançlarını sanata dönüştürüp, çeşitli festivaller ve törenlerle Origami'yi bir görsel şölene çevirmeyi başarmışlardır.
Bonsai- İkebana: Bonsai, "saksıdaki ağaç", İkebana ise; "yaşayan çiçek" anlamına gelir. Her ikisi de Minyatür ağaç sanatıdır. Japonların modern bir hayat içinde yaşayarak, doğaya olan saygılarını simgelemektedir. Bonsai ve İkebana, ikisi de özel yetiştirilen minyatür ağaçların, dallarının birbirine uyumlu bir şekilde kesilmesi ile ortaya çıkan sanat eserleri konumunda canlı bitkilerdir.
Banruki: (Japon kukla sanatı) Neredeyse yarım insan boyutunda olan kuklalarla, tiyatro sahnelerinde genellikle sosyal içerikli konular işlenir.
Kabuki: Geleneksel Japon dramasıdır. Kıyafetler, renkli dekorasyonlar içinde sergilenen bu sanat dalının konuları, tarihsel ve melodramatik olur.

NEREYİ GEZSEK?
Her özelliği ile size çok farklı hayatlar yaşatacak bir ülke; teknolojinin merkezi, uzay üssü gibi ulaşım olanakları, kimono, gelenek görenekleri, yemekleri, yaşadıkları evleri, geyşalık sanatı, Bonsai, Japon bebekleri ve daha bir çok özelliği ile, Japonya gezinizde bu güzelliklerin hepsini keşfetmeye vakit bulmanız dileğiyle...

BAŞKENT: TOKYO
Tokyo'da çok fazla Japon kültürünü bulabilmeniz mümkün değil! Japon kültürünün incelikleri dışında, gelişmiş bir teknoloji, ucu bucağı belli olmayan ulaşım olanakları, koşuşturan insanlar ve gökdelenlerle karşılaşacaksınız Tokyo'da...
Ancak bu kadar yoğun yaşanan teknolojik hayatın içinde şunu unutmayon ki! "Japonya güzelliklerini çok fazla saklayabilen bir ülke değildir" ne kadar teknoloji gelişse de tapınaklarının güzelliklerini saklayamıyorlar. Tokyo'da çok sayıda müze, tapınak ve galeriyi gezebilir, Shinjuku'de eğlenebilir, Yurakucho da alışveriş yapabilir, Asakusa da bulunan “Kannon Tapınağını” ziyaret edebilirsiniz.

Tokyo'da ışıklardan, ihtişamdan, teknolojiden ve Japonya'yı Japonya yapan otantik yapısından büyülenmek için, Yokohama ile Tokyo'yu birbirine bağlayan köprüyü özellikle gece görmelisiniz.
ŞEHİR: NARA
Japon kültürünün göbeğindesiniz. Kimonolar terlikler, küçük evler, Budizm anlayışı ve tapınaklar, hepsini Nara da bulabilirsiniz. Japonya'nın en eski tapınağı olan "Mutluluk Üreten Tapınağını", Kırmızı Tapınak, Pagoda Tapınağını, Nara Parkı'nda ki tapınakları ve parkın içinde bulunan geyiklerini görebilirsiniz.

ŞEHİR: KYOTO
Tapınaklarıyla meşhur olmuş bir şehir olan Kyoto'da en çok ilgi gören yer; bütün Kyoto'yu tepeden gören terası ile ilgi odağı olan, Kıyomızu ve "altın ev" olarak bilinen tapınaktır.
ŞEHİR: OSAKA
Tokyo gibi metropoliten bir şehirdir. Japonya'ya gelen bir çok turistin alışveriş yapmak için bu şehri seçmesi ile ünlenmiştir. Osaka; Japon kültürü adına, Nara ile Tokyo arasında kalmış denebilir, Nara kadar mistik bir havası yok, Tokyo kadar Avrupai değil. Tam ikisinin ortasında kalmış bir şehir. Osaka, alışveriş olanakları ile modernleşirken, 14. yüzyıldan kalma Himeji Kalesiyle de Japon kültürü yaşanmaktadır.

NE YESEK?
Tabiiki de sushi; çiğ balık denebilir, ama basit bir çiğ balık deyip geçmemek lazım. Sushi'nin pirinçli, avokadolu, karidesli gibi birçok çeşidi bulunuyor. Japon mutfağının sadece sushi'den oluştuğunu düşünüyorsanız yanılıyorsunuz demektir."Sashimi" Sushi benzerinde bir yemek, tek farkı içinde pirinç olmaması ve soya sosu konularak yenmesidir.Japonya'nın Türk yemeklerine benzeyen lezzetleri de yok değil. "Gyoza" Mantı tarzında bir yemektir."Gohan" Pirinç pilavı benzerinde bir yemek sadece tuzsuz (shio) denebilir. Japon yemekleri hakkında ufak bir ayrıntı; bu ülkede restoranlarda tuz bulma konusunda zorlanabilirsiniz.
Tabii ki de Japon yemeklerinden hoşlanmazsanız Japonya gibi ziyaretçi akının uğrayan bir ülkede her tarzda yemeği bulabileceğiniz bir çok seçkin restoran bulabilirsiniz.

NE ALSAK?
Alışveriş için Tokyo'yu ve Osaka’yı seçebilirsiniz. Büyük alışveriş merkezleri ve birçok ünlü butik bu şehirlerde yer alıyor. Teknolojinin merkezine gelip de elektronik aletler almamak olmaz. Aradıklarınızı genellikle Tokyo'da ki büyük alışveriş merkezlerinde bulabilirsiniz.Ancak alışveriş yaparken Japonya’nın ve özellikle Tokyo'nun çok pahalı bir şehir olduğunu unutmayın.
Kimono: Japon kültürünün en belirgin özelliklerinden birisi de kimonodur. Renkli, desenli ve hepsi sanki birer tabloymuş gibi görüntüsü ile herkesin çok beğendiği bir kıyafettir. Kimonolar sadece özel günlerde ve “İkebana”(çiçek düzenleme sanatı) denilen günlerde giyiliyor. Japonya gezinizin ardından kendinize ve sevdiklerinize armağan olacak en güzel hediye, kimono olacaktır.

EĞLENCE ZAMANI
Japonya'da tamamen farklı tarzları yaşayabileceğiniz bir eğlence kültürü vardır. Bunraku, Kabuki gibi geleneksel sanatları artık sadece Tokyo Ulusal Tiyatrosu'nda devam etmektedir. Modern eğlence anlayışını ise, Tokyo gibi metropol şehirlerde bulabilirsiniz, barlarda, restoranlarda eğlenebilir ya da Japonya'nın kumarhanelerinde paçinko oynayabilir, kareoke barlarda şarkılar söyleyebilir, ve tabii ki de Japonya'nın geleneksel içkisi saki içebilirsiniz.

ŞEHİR İÇİ ULAŞIM
Ulaşım konusunda Japonya hakkında çok fazla bir şeyden bahsetmenin gereği yok. Özellikle tren sistemleri o kadar çok gelişmiş ki "bu kadar da olmaz" diyerek hayretler içinde kalabilirsiniz. Uzay mekiğini andıran ulaşım sistemi ile gideceğiniz yere en kısa sürede ve rahat bir şekilde ulaşabilirsiniz. Bu arada, Japonya'da trafiğin "soldan" olduğunu da unutmayınız.

Tokyo:
Tokyo is Japan's capital and the country's largest city.
Tokyo is also one of Japan's 47 prefectures but is called a metropolis (to) rather than a prefecture (ken). The metropolis of Tokyo consists of 23 city wards (ku), 26 cities, 5 towns and 8 villages, including the Izu and Ogasawara Islands, several small Pacific Islands in the south of Japan's main island Honshu.

The 23 city wards (ku) are the center of Tokyo and make up about one third of the metropolis' area, while housing roughly eight of Tokyo's approximately twelve million residents.
Prior to 1868, Tokyo was known as Edo. A small castle town in the 16th century, Edo became Japan's political center in 1603 when Tokugawa Ieyasu established his feudal government there. A few decades later, Edo had grown into one of the world's most populous cities.
With the Meiji Restoration of 1868, the emperor and capital were moved from Kyoto to Edo, which was renamed Tokyo ("Eastern Capital"). Large parts of Tokyo were destroyed in the Great Kanto Earthquake of 1923 and in the air raids of 1945.


Osaka Travel Guide
With a population of 2.5 million, Osaka is Japan's third largest and second most important city. It has been the economic powerhouse of the Kansai region for many centuries.
Osaka was formerly known as Naniwa. Before the Nara Period, when the capital used to be moved with the reign of each new emperor, Naniwa was once Japan's capital city, the first one ever known.

In the 16th century, Toyotomi Hideyoshi chose Osaka as the location for his castle, and the city may have become Japan's capital if Tokugawa Ieyasu had not terminated the Toyotomi lineage after Hideyoshi's death and moved his government to distant Edo (Tokyo).


Youth Hostels
Youth hostels are among the most inexpensive types of accommodation in Japan. One night typically costs between 2500 and 3500 yen per person and usually 1000 yen more for non-members. Memberships can be purchased at the hostel.

There are over 300 youth hostels spread out across Japan. They do not differ much from European or American youth hostels, except that breakfasts and bathrooms may be in the Japanese style.

Pazar

Kıbrıs

Akdeniz'in en temiz suları, üç kıtanın birleşme noktası ve anavatandan bir parça...
ÖNEMLİ TELEFONLAR
Nasıl telefon edilir : 00 90 + şehir kodu + tel numarası olarak aranır, ( cep telefonları çalışmaktadır )
Türk konsolosluğu:
Telefon kodu : 0 392 (Lefkoşa:22, Girne:81, Gazimagosa:36)
Ambulans: 112
Polis: 155
Güneşin ve Denizin Tadını Çıkartın
Öyle bir yer düşleyin ki, mavi suların serinliğinde hayatın tadını çıkartırken anavatanınızın kokusu çok yakınınızda olsun. Öyle bir çevre hayal edin ki, tarihin dokusunda milliyetinizle gurur duyun. Öyle bir doğa düşünün ki, renklerin en saf hali sizi hayran bıraksın.
Düşlerinizin hepsi, kendinizi vatanınızda hissedeceğiniz Kıbrıs’ta sizleri bekliyor.
Kıbrıs’ın Türkler tarafından tercih edilme sebeplerinin başında ılıman iklimi ve müthiş denizi geliyor. Özellikle yaz turizmi için Türklerin vazgeçemediği nadir mekanlardandır. Lüks otelleri, uzun ve temiz sahili, plajları ve masmavi denizi ile Kıbrıs her yaz nüfusunu ikiye katlamayı başarıyor. Mayıs-Ekim ayları arasında suyun ortalama sıcaklığı 24°C civarındadır ki bu da Kıbrıs için uzun bir yaz dönemi demektir.

Kıbrıs’da plajları ücretli ve ücretsiz olarak ikiye ayırmamız mümkündür. Eğer restoran ya da sahil sporları (beach volley, jet-ski vs.) gibi imkanlardan yararlanmak isterseniz ücretli plajlarda denizin tadını çıkartmak sizi daha memnun edecektir. 2004 yılında bu plajların ortalama girişi 10-40 milyon arasında değişiyordu. Bunun dışında otellerin havuzlarından da belli ücretler karşılığında yararlanabilirsiniz. Kıbrıs’ın sahillerinde yaz mevsiminde eğlence hiç durmaz. Eğer denize girmekle yetinmek istemiyorsanız; tesislerin Su Kayağı, Muz, Ringo, Jet-ski gibi aktivitelerinden yararlanmanız mümkündür.

Girne, kilometrelerce uzunluktaki plajları ile, dinlenmeyi ve sakin bir tatil geçirmeyi planlayanlar için kesinlikle ilk tercih olmalıdır. Burasını da gece hayatının çok hareketli olmaması nedeniyle sıkıcı bulma ihtimaliniz de olabilir. Lefkoşa adanın iç kesimlerinde kalması yüzünden yazları yaşanan bu turzim patlamasından payına düşeni alamıyor.
Kıbrıs’ın bozulmamış bitki örtüsünü, köy yaşantısını ve vahşi yaşamını görmenizin dışında eğer Karpaz’a uğrarsanız muhteşem sahilini de görebilirsiniz. Kumlu ve kayalıklı bu sahiller Caretta Caretta’ların nesillerin tükenmemesi için üremelerinin Doğu Akdeniz’deki en önemli yerlerden biri olarak kabul ediliyor. Güzellikleriyle Karpaz’ın sizi büyüleyeceğine emin olabilirsiniz.

Tarihin Sayfalarında Gezinelim
Kıbrıs’da her şeyin su ve güneşten ibaret olduğunu zannediyorsanız yanılıyorsunuz. Kıbrıs, yüzyıllardır vatan olduğu birçok medeniyetin miraslarını hala taşımaktadır. Vaktiniz olursa ve özellikle yaz mevsimi dışında Kıbrıs’a gitmeyi planlıyorsanız, bu tarihi eserlerden bazılarını kesinlikle ziyaret etmenizi öneriyoruz.
BAŞKENT: LEFKOŞA
Büyük Han: Yapımı 1572 yılına dayanan bu yapı Türk mimarisinin en önemli yapılarından kabul edilmektedir. Kendisine benzer hanlardan farkı diğer tek girişli hanların aksine, iki tane girişinin bulunmasıdır.
Haydarpaşa Camii ( St. Katherina Kilisesi ): Kıbrıs’ın en zarif yapıları arasında yer aldığı söylenen bu eser, 14. yüzyılda inşa edilmiş ve Osmanlıların Kıbrıs’a girişinden sonra cami haline getirilmiştir. Önemli Lüzinyan yapılarından birisidir.
Arap Ahmet Camii: Kıbrıs’ta en fazla dikkati çeken camilerden birisidir. 1845 senesinde inşa edilmiştir. Günümüze kadar gelmiş bahçesinde eski Türk mezarları bulunmaktadır.
Lefkoşa Surları: Venediklilerin, şehri Osmanlı saldırılarından korumak için eski Lüzinyan surlarının üstüne yaptıkları onarımlarla inşa edilmiştir. Surlara giriş ve çıkışı sağlayan 3 kapı bulunmaktadır.
MAGUSA
Magusa Surları: Yüksek ve ince bir yapıya sahip bu surlar, 16. yüzyılda Osmanlılara karış önlem almak isteyen Venedikliler tarafından yeniden elden geçirilmiş ve kalınlaştırılmıştır.
Othello Kulesi: 14. yüzyılda Lüzinyanlar tarafından inşa edilmiş kule, kentin ana girişlerinden biri olarak kullanılmaktadır.
Lala Mustafa Paşa Camisi: ( St. Nicholas Katedrali ) Tüm Akdeniz dünyasının en güzel yapısı olarak kabul edilen bu eser 14. yüzyılın başlarında tamamlanmıştır. Lüzinyan kralları taç giyme töreni olarak önce Lefkoşa’da St. Sophia Kilisesi’nde Kıbrıs Kralı sıfatını, daha sonra da St. Nicholas Katedrali’nde Kudüs Kralı sıfatını kazanırlardı. Önceleri katedral olarak kullanılan bu yapı, 1571 yılında törenle cami haline getirilmiştir. Gotik tarzda işlenmiş eşsiz bir penceresi bulunmaktadır. Katedralin önünde bulunan tarihi ‘cümbez’ ağacı, adanın kuzey bölümlerinde çok ender bulunan bir incir ağacı türüdür.
Venedik Sarayı: 13. yüzyılda, Venediklilerin inşa ettiği krallık sarayıdır. Günümüzde, sarayın içinde Namık Kemal’in 1873 senesinde Kıbrıs’a sürüldüğü zaman 38 ay kaldığı bina da yer alır.
Salamis Antik Şehri: İçinde Zeus Tapınağı, pazar yeri, bazilikalar, surlar, spor alanı, nekropol, tiyatro ve limanlar barındıran bu antik şehir; Bronz Çağı sonlarında Akalar tarafından kurulmuştur.
GİRNE
Girne Kalesi: 7. yüzyılda Arap akınlarına karşı kenti korumak amacıyla yapılmıştır.
St George Kilisesi: 12. yüzyılın başlarında yapıldığı düşünülen bu kilise, kalenin içinde yer almaktadır.
Batık Gemi Müzesi: Yine kalenin içinde yer alan bu müze, bugüne dek ele geçirilen en eski gemi kalıntılarına evsahipliği yapmaktadır. 1965 senesine bir sünger avcısı tarafından denizin 3 m. derinliğinde görülmüş olan bu gemi, büyük zorluklarla su yüzüne çıkarılmıştır. Batış tarihi yaklaşık olarak M.Ö. 2. yüzyıl olarak tahmin ediliyor.
St. Hilarion Kalesi: Arap saldırılarına karşı korunma amacıyla yapılan kalelerden biridir. Önceleri stratejik açıdan önemli olmasına rağmen, zamanla soyluların dinlenme ve tatil beldesine dönüşmüştür. Kalenin doğu kısmında bulunan Kraliçe Penceresi’nden görülen manzara eşsizdir.
Bellapais Manastırı: Beşparmak Dağları’nın eteklerinde kurulmuş olan bu manastırın ilk binasının yapımı 13. yüzyılın hemen başında tamamlanmıştır. Yapının büyük bölümü Fransızlar tarafından inşa edilmiş, Kıbrıs Osmanlılar’ın eline geçtikten sonra Yunan Ortadoks Kilisesi’ne verilmiştir. Gotik sanatının eşsiz yapılarından biridir.
Lambousa: Bu antik kentin kazı çalışmaları 1900’lu yıllarda başlamıştır ve çıkan eserlerin birçoğu Londra, Paris gibi şehirlerde sergilenmektedir. Hazinelerin Arap akımları sırasında toprağa gömülmüş olabileceği söyleniyor.
Sourp Magar Manastırı: Günümüze ulaşan kalıntıları, 19. yüzyıldan kalmıştır. Zamanında Ermeni Hacıların hacca giderken geçiş noktası olarak kullandıkları manastırın kuruluşu 12. yüzyıla dayanmaktadır.
St. Mamas Manastırı
GÜZELYURT
St. Mamas Manastırı: 18. yüzyıldan kalma bu manastır, Bizans kilisesi kalıntıları üzerine Lüzinyanlar tarafından inşa edilmiştir.
İSKELE
Aphendrika: Bu antik kentin M.Ö. 2. yüzyılda Kıbrıs’ın en önemli şehirlerinden olduğu söyleniyor. Kentin; kalesi, tapınağı, limanı ve kaya mezarlıklarıyla beraber yakınında 3 tane kilise de görülmeye değer.
LEFKE
Soli Harabeleri: Limanı ve bakır madenleriyle zamanının önemli merkezlerinden olan Lefke’nin bu antik şehri; bazilikası, kilisesi ve tiyatrosuyla görmeniz gereken tarihi alanlardandır.
Vouni Sarayı: Soli Antik Kenti’nin kontrolü için 5. yüzyılda yapılmıştır. Toplam 137 odası bulunan bu sarayın güneyinde de Athena Tapınağı’nın kalıntıları gezilebilir.
Kıbrıs Mutfağı’nın Değişik Tatlarını Keşfedelim

Şeftali Kebabı
Tarihinin başından günümüze kadar çok çeşitli medeniyetlere ev sahipliği yapan Kıbrıs’ın tamamen kendine özgü bir mutfağı yoktur. Yemeklerin hazırlanmasının yanında sunumu da Kıbrıslılar için büyük önem taşır. Arap kökenli bir yemek olan ‘Molohiya’ denenebilecek yemeklerden sadece bir tanesidir.
Yöresel yemekler arasında deneyebileceklerinizi; yeşil mercümekten yapılan ‘mücendra pilavı’, hellim böreği, ve Şeftali Kebabı ( ismi sizi kandırmasın; bu kebap türünü ilk yapan Şef Ali ‘nin isminden zamanla şeftali kebabı adını almıştır) olarak sıralayabiliriz.
Kıbrıs’ta uluslararası mutfakları da bulmak da kolaydır. Özellikle Hint, İtalyan, Çin ve Fransız mutfaklarını sizin hizmetinize sunan restoranlar bulunmaktadır.
Kıbrıs’da Alışveriş
Özellikle Kıbrıs’a özgü el sanatı eserleri satan dükkanları gezmenizi ve Kıbrıs’dan evinize hatıra olarak küçük de olsa bir şey almanızı öneriyoruz. Tavla takımları elişi olmaları nedeniyle çok zarif ve çok güzeldir. Ayrıca evinizde bulunmasını isterseniz el yapımı ve süslemeli nargileleri de Kıbrıs’dan almanız mümkündür. El yapımı eserlerden bahsederken Türk bebeklerinden söz etmememiz haksızlık olacaktır. Çok şirin bu bebeklerden bir tane de olsa eve götürmeyi sakın unutmayın!
Kıbrıs’ın bir diğer alışveriş olanağı da konfeksiyon ürünleridir ki bunlar çok ucuz ve çok kaliteli mallardır. Fakat genelde pazarlık yapılmıyor. Lefkara danteli de Kıbrıs’a özgü bir diğer hatıra olabilir.
Gideceğiniz şehirlere göre alacaklarınız da değişecektir. Fakat biz size özellikle Lefkoşa Belediye Çarşısı ve Girne Ordu Pazarı’na uğramanızı öneriyoruz.
Eğlence Zamanı
Otellerin aktiviteleri ve düzenledikleri organizasyonlar dışında Kıbrıs’ta gece hayatı çok hareketli değildir. Gece klüpleri ve barlar genelde sahil kasabalarında toplanmıştır. Eğer yaz mevsiminde deniz ve güneşten çok yorulmamış olursanız, size sahildeki bu eğlence mekanlarına gitmenizi öneriyoruz. Özellikle Nisan ayından sonra havaların ısınmasıyla cuma-cumartesi geceleri bu mekanlar dolmaktadır. Gece hayatında Kıbrıs’ın önemli bir özelliği de yurdumuzun diğer tatil yörelerine göre gayet ucuz olmasıdır.

Gece hayatının yanında Türkiye’den Kıbrıs’a gidişin en önemli sebeplerinden biri de kumarhanelerin burada yasal oluşudur. Kumarhane turizmi, adanın en önemli gelir kaynakları arasında yer almaktadır ve her sene, özellikle Türkiye’den, birçok insanın adaya gidiş sebebi olmaktadır. Yaz mevsimi dışında Kıbrıs’a gitmeyi düşünüyorsanız, sıkılacağınızı düşünmeyin. Eğlence her zaman devam ediyor.

Kıbrıs’a Ulaşmak
Türkiye Kıbrıs arası yaklaşık 70 km.dir. ve her gün Kıbrıs’a; İstanbul, Ankara ve İzmir’den uçak seferleri yapılmaktadır. Bu seferlerin sayısı mevsime ve yoğunluğa bağlı olarak değişiyor.
Havayolunu kullanabilmenizin yanında, denizyoluyla da Kıbrıs’a ulaşabilirsiniz. Alanya’dan feribotla Girne’ye, Taşucu’ndan (İçel’in bir beldesi) 2 saatlik bir deniz otobüsü yolculuğuyla yine Girne’ye ulaşmanız mümkün olacaktır. Yaz aylarında Adana ve Anamur’dan da Kıbrıs’a ulaşmak için deniz ulaşım araçları bulunabilir.
Adanın İçinde Ulaşım
Şehirlerarası ulaşım için tercih edebileceğiniz en önemli ulaşım yolu otobüslerdir. KKTC’nin 6 şehri arasında gidip gelebilmeniz için en uygun ve en kolay yol da budur. Ayrıca şehir-içi ve şehirler-arası ulaşımda taksilerden de yararlanabilirsiniz. Fakat bu size biraz daha pahalıya gelebilir. Yine de yaz sıcaklarında uzun mesafe gidecekseniz otobüslerin klimalı olduğundan emin olun!

Cumartesi

HAWAii

HAWAii
ABD'nin eyaletlerinden birisidir. Kuzey Büyük Okyanus'da, anakaradan 3.700 kilometre uzaklıkta, bir adalar grubudur.M.Ö. 1000 sıralarında diğer polonezya adaları tarafından işgal edilmiştir. Yaklaşık 800 yıl boyunca çeşitli kabileler buraya yerleşmiş, huzur içinde kültürlerini ve dinlerini devam ettirmişlerdir. 1778 yılında İngiliz Deniz Kaptanı James Cook, Hawaii takımadasına yelken açmış ve ilk Avrupa-Hawaii ilişkisini yaratmıştır. Yine de tarihçiler bu adaya Avrupa'dan ilk gidenin bir İspanyol olduğunu tartışırlar. Avrupa ile ilişkiler sonucu bazı krallar tüm Hawaii adalarının kontrolünü almaya çalışmışlardır. Örneğin, ünlü Kamehameha Avrupalılarla ticaret yaparak onlardan barutlu silahlar elde etmiştir. Hawaii'de bilinmeyen barut teknolojisi sayesinde Kamehameha yavaş yavaş tüm adaları işgal edebilmiştir.

Ona karşı çıkan bazı kabileler, oklarla ve mıraklarla kendi ülkelerini koruyamadıklarından, çareyi yüksek uçurumlardan atlamakta bulmuşlardır. İntihar, onlar için teslim olmaktan çok daha iyi idi.Kamehameha'nın kazandığı topraklar ancak 1893'e kadar dayanabilmiştir. Son kral olan Liliuokalani, Hawaii Reform Partisi (Reform Party of the Hawaiian Kingdom) tarafından yıkılmıştır. Son diktatörlükten sonra bir cumhuriyet kurulmuş, ve dış ülkelere kapalı olan Hawaii ticareti, dünya ekonomisine katılarak üretimini ve ticaretini büyük ölçüde geliştirmiştir. Son olarak 1898'de Amerika himayesi altına girip, 1959'da bir referandumla Amerika Birleşik Devletleri'nin 50. ve sonuncu eyaleti olmuştur.

Coğrafya:Tüm Amerikan eyaletlerinden en güneydeki olan Hawaii, birçok açıdan diğer eyaletlere göre çok farklıdır. Tek ada eyaletidir. Volkanlardan çıkan lavdan dolayı alan olarak hep büyümektedir. Bugün bildiğimiz Hawaii, su altı volkanlarından çıkan lavların katılaşıp kayalara dönüşmesiyle oluşmuştur.Bu takımada yaklaşık 18 küçük adacıklardan ibarettir. Fakat bunların sekizi ana adalar olarak tanımlanır. Bunlar Ni'ihau, Kaua'i, O'ahu, Moloka'i, Lāna'i, Kaho'olawe, Maui, ve Hawai'i adalarıdır. Hawai'i adası en büyüğü olduğu için ona daha çok Büyük Ada (Big Island) diye hitap ederler. Bu ismi takmalarının bir diğer nedeni ise bu adanın ismi takımadanın ismiyle aynı olmasıdır.Bu adalar yüksek ve volkanik dağlarıyla ünlüdürler. İklimi ve volkanik toprağı bitki yetişimine çok elverişlidir. Lavların içindeki minerallerle oluşan toprak, dünyanın başka yerlerinde görülmemiş bitkilerin ve hayvanların oluşmasıni sağlamıştır.

İklim
Hawaii iklimi tipik bir tropikal iklimine benzemez. Okyanusla kaplı ve kıtalardan uzak olduğundan dolayı, sıcaklık yıl genelinde fazla değişiklik göstermez.
Sıcaklık genellikle 27°C ve 16°C arasıdır. Kar fazla bulunmaz, fakat Büyük Ada'nın (Big Island'ın) Mauna Loa ve Mauna Kea dağlarının tepelerinde zaman zaman kar görülür. Hawaii'de yağışlar bol ve tahmin edilemezdir. Aynı günde bol yağışlı ve sonra güneşli bir hava görülebilir. Kaua'i adasındaki Waialeale dağı, dünyadaki en fazla yağış alan ikinci yerdir.Her adada iki iklim bulunur. Yüksek dağlardan dolayı bulutlar adanın bir tarafında kalırken, öbür taraf fazla bulut almaz. Bu nedenle her adanın bulutlu yanı bol yağışlı ve yeşildir. Diğer taraf ise güneşli ve kuraktır. Örneğin Büyük Ada'nın (Big İsland'ın), Mauna Loa ve Mauna Kea dağları doğudan gelen bulutları bloke eder. Bundan dolayı doğudaki Hilo şehri bol yağış alırken, batıdaki Kona şehri bol güneş alır. Tüm oteller ve yüzme tesisleri güneşli Kona'dadır.
Önemli ŞehirlerO'hau adasındaki Honolulu şehri Hawaii'nin başkenti ve en büyük şehiridir. Burada uzun binalar, apartmanlar, ve büyük otoyolları görülür. Bazıları bu sanayileşmeyi ve kentleşmeyi adanın doğallığını ve güzelliği suistimal ettiğini düşünür. Fakat diğer şehirlere bakıldığında doğa korunmuş ve ona özen gösterilmiştir. Bu şehirlerden en önemlilerinden bazıları Hilo, Kāne'ohe, Kailua, Pearl City, Waipahu, Kahului, Kailua-Kona, Kīhei, ve Līhu'e'dir.
Toplumsal İstatistikler2005'den itibaren Hawaii'nin nüfusu 1.275.194 olarak tahmin ediliyor. O'ahu adası da en kalabalık adadır.

Resmi Dil Hawaii eyaletinin iki resmi dili vardır. Çoğu Hawaii doğumlu insanlar Hawaii Creole İngilizcesini konuşurlar. Bu eski Hawaiice ile İngilizce'nin bir karışımı olup, genelde konuşulan dildir. Fakat ülkede İngilizce bilen turistler hiç zorluk yaşamazlar. Çünkü şehirlerdeki tüm yol işaretleri İngilizcedir ve çoğu insanlar İngilizceyi sorunsuz konuşabilirler.Kaptan James Cook Hawaii adasını bulmadan önce Hawaiice'nin yazısı yoktu. Avrupalı misyonerler buraya Hıristiyanlığı yaymak için geldiklerinde Latin alfabesiyle kendi Hawaii yazılarını üretmişlerdir ve bu yazı tarzı bügün de devam etmektedir.Bu yazı aynı Türkçe gibi okunur. Sadece kesme işaretinde bir duraksanır, sonra kelime devam ettirilir.

Örneğin Kāne'ohe söylenirken kesme işaretinde kısa bir duraksama olur. Ya da Hawai'i de, son iki "i" arasında duraksanır.Ayrıca tüm adalarda yerliler turistlere Hawaiice öğretmek isterler. Genelde öğretilen iki kelime aloha (merhaba) ve mahalo (teşekkürler)'dur. Bu kelimeler tüm restoranlarda, otellerde, havalimanında, ve hatta topluma açık tuvaletlerde bile görülebilir.

Kültür
Hawaii kültürü adanın sahillerinden, yeşil ormanlarından, büyük dalgalarından ortaya çıkmıştır. Herkeste bir yazlık havası, bir telaşsızlık vardır. Rahat oldukları kadar çok sıcak ve misafirperverdirler. Avrupa'nın ve diğer ülkelerin himayesi olmalarına rağmen kültürlerini koruyabilmişler, hatta kültürlerini yabancılara bile özendirmişlerdir. Fiziksel olarak aktif oldukları, stresten uzak durdukları için Amerikanın en uzun ömürlü insanlarıdır.Deniz bir Hawaii yerlisinin en önemli parçasıdır.

Spor olarak yüzme ve sörf dallarında birçok olimpiyat madalyaları almışlardır. Dünyanın en iyi sörfçüleri Hawaii denizinin kızgın dalgalarında yetişmişlerdir. Duke Kahanamoku isimli bir Hawaiili yüzme dalında Olimpiyat Madalyası kazanmış ve sörfü yaygınlaşmıştır. Böylece sörf onun sayesinde dünyaca yapılan bir spordur. Heykeli başkent Honolulu'dadır.Bunların yanı sıra Hawaiililer adaların doğal güzelliğine karşı çok saygılıdırlar. Uzun otoyolların, yüksek binaların, ve fabrikaların kurulmalarına karşı olup doğayı kirletmemeye özen gösterirler.

Hawaii State Facts General information about Hawaii. Includes state facts, symbols, maps, etc.USS Arizona Memorial - Honolulu: The USS Arizona Memorial (USAR) is built over the remains of the sunken battleship USS Arizona, the final resting place for many of the 1,177 crewmen killed on December 7, 1941 when their ship was bombed by the Japanese Naval Forces. This loss of life represents over half of the Americans killed on this "Day of Infamy", the worst naval disaster in American History.Hawaii Volcanoes National Park - Island of Hawaii: The park reflects 70 million years of volcanism, migration and evolution. Its diverse environments range from sea level to the summit of the Earth's most massive volcano, Mauna Loa, at 13,677 feet.

Polynesian Cultural Center - Laie: Offers an authentic showcase of 7 Polynesian cultures, an IMAX theater, as well as a spectacular night show and luau.Honolulu Zoo - Honolulu: The Honolulu Zoo covers 42 lush, shady acres at the Diamond Head end of Waikiki. The zoo features some special exhibits such as the Nene (the Hawaii state bird), native Hawaiian forest birds, and the highlight of the zoo, the Kabuni Reserve.

Sea Life Park - Waimanalo: Sea Life Park is a world-class marine attraction perched between the majestic Koolau Mountain Range and breathtaking Makapuu Beach. See dolphins dance, sea lions sing, and penguins perform in this magical place by the sea.Bernice P. Bishop Museum - Honolulu:Designated the State Museum on Natural and Cultural History in 1988, Bishop Museum is a place where families can learn about their island heritage and discover the wonders of science through fun, hands-on exhibits and programs.Iao Valley State Park -

Maui: Scenic viewpoint of Iao Needle, an erosional feature which abruptly rises 1200 feet from the valley floor.

National Cemetery of the Pacific(Punchbowl) - Honolulu: Few national cemeteries can compete with the dramatic natural setting of the National Memorial Cemetery of the Pacific. The "Punchbowl" was formed some 75,000 to 100,000 years ago during the Honolulu period of secondary volcanic activity. A crater resulted from the ejection of hot lava through cracks in the old coral reefs which, at the time, extended to the foot of the Koolau Mountain Range. 39 memorials honor Americas veterans from various organizations-most commemorating soldiers of 20th-century wars, including those killed at Pearl Harbor.

Florida Travel and TourismTravel information for Florida

Florida State Facts: General information about Florida. Includes state facts, symbols, maps, etc.Walt Disney World Resort: Renowned collection of theme parks, water parks, resorts, and recreational activities from Disney.Busch Gardens - Tampa Bay: Family adventure park offering an array of attractions based on exotic encounters with the African continent. Features a combination of thrill rides, one of the countrys premier zoos featuring more than 2,700 animals, live shows, restaurants, shops and games.

Miami Beach: A popular vacation destination featuring amazing beaches, fine dining, shopping, and a bustling night life.

Palm Beach: With over 47 miles of white sandy beaches and over 200 hotels and resorts from Jupiter to Boca Raton, Palm Beach offers every conceivable amenity. Hotels, resorts, exotic seaside cottages, charming inns and cozy bed and breakfasts are available year-round.Florida Keys: Tropical islands connected to the continental US by bridges that feature beautiful beaches and clear blue waters.

St Augustine: Americas oldest city featuring numerous historic sites, including massive forts, missions and living history museums.Amelia Island: Features a rich history, including being the only site in the US to be governed by eight different countries. Home to 13 miles of beaches and endless blue skies, the island is known for its sunsets and sunrises.Dayton International Speedway: Home of "The Worlds Greatest Race", the Daytona 500. The Daytona 500 attracts the largest audience in motorsports annually. Also home to the most diverse schedule of racing in the world.Naples: Popular seaside travel destination with a vast array of golfing, shopping, and fishing opportunities.

ENGLAND
Brief History of EnglandIn 43 AD Rome invaded England and abandoned it about 400 years later. But in the meantime, the Romans left their mark. Cities such as Bath, Chester and Dover owe their origins to Romans and display remnants from the Roman period to tourists. Even London was a Roman city known as Londinium, however, not much remains from Roman times there.

Alfred the Great became the first king of all free Englishmen in 878 under the Treaty of Wedmore after leading a defeat of attacking Vikings. He started a long line of monarchs. Queen Elizabeth II, the current monarch can trace her linage back to Alfred. Today English monarchs have mostly ceremonial duties which are clearly defined in the country’s constitution; however, some of these duties can be significant.

For example, the Queen Elizabeth II has a weekly consultation with the Prime Minister, the democratic ruler of the country. While the Prime Minister is free to rule as he sees fit, these discussions can be very influential. England became a protestant country when King Henry VIII wanted to divorce his wife. Since divorce was not permitted by the Catholic Church, Henry cut off ties with Rome and created the Anglican Church. Henry became the head of the Anglican Church and one of his accomplishments was to fund the publication of the first complete English language Bible. To this day, the Anglican Church (Church of England) is still the dominant religion in the country.

England became very wealthy in the 1700s from its activities in its colonies around the world and particularly the African slave trade. Slaves were bought and sold in London until 1834 when slaves were emancipated. Roughly at the same time that slaves were being freed, the steam engine was being developed and the industrial revolution radically changed English society. Everything from manufacturing to transportation became much more efficient, inexpensive and available to the masses. England became an even richer and more powerful nation.
The friendship between the USA and England goes back a long way. Just two years after the 1783 Treaty of Paris where England officially recognized the US independance, England’s reigning monach, King George III said to John Adams, US ambassador to England "I was the last to consent to the separation; but I would be the first to meet the friendship of the United States as an independent power."

England was hit hard by German bombing during World War II. Many cities including London were badly damaged. The wars between the countries caused, and continues to cause, strained relationship between these two members of the European Community. However, Germany and England have a lot in common. It is estimated that up to 35% of English words are from German. There are many words that have identical meanings in both languages even when they are not spelled exactly the same (Hand, Finger, Haus, Musik, Telefon, Mann, etc).

So, what is the difference between England, Great Britain and the UK? * United Kingdom is: England, Scotland, Wales and Northern Ireland* Great Britain is: England, Scotland and Wales* British Isles is: Great Britain, Ireland, Northern Ireland, Isle of Man, Hebrides, Isle of Wight, Scilly Islands, Lundy Island, Channel Islands, plus others. The name British Isles has no official meaning; it is more of a geographical term. Politically what is important is the United Kingdom. The Prime minister and Parliament do not rule only England or Britain, they rule the entire UK. But England is the major power within the UK.

Transportation
From inside Europe the most common form of transportation to England is airplane or train. England is rich in discount airlines some of the largest discount airlines such as EasyJet and Monarch are headquartered here and most major discount airlines in Europe fly to England. This means that transportation to and from England can be inexpensive if booked in advance.

The English train system is extensive and overall very good. However, delays are frequent and the system can be a little confusing. In 1993 the national train company was broken up and privatized. Now there are over 20 independent train companies operating throughout the UK. If you are traveling cross country, your journey may require you to ride on trains operated by several different companies, each with its own policies and level of service. An umbrella organization, National Rail, operates in the train stations and sells tickets for all of the different companies. However, there are exceptions.

Some lines, such as between Heathrow as Gatwick airports, are operated by several different companies and each sells its own ticket for that trip. Also, online purchases are made directly from the train company. If you go to the National Rail website, it can search through the different fares and schedules and recommend a low cost option. But it will not sell a ticket. Once you have selected a fare and train company from National Rail, you will be connected to the website for that company where you will begin your search all over again. It may seem a bit complicated, but it is not, and overall train travel throughout England is good and reliable. Not as good as train travel in Switzerland perhaps, but very acceptable.
General Information
* Capital City: London
* Languages: English is obviously the native language but regional accents and slang vary and in certain areas a non-native may wonder what language they are speaking.
* Size: About 130,000 square KM. This is quite small, but England is larger than The Netherlands, Switzerland and Denmark COMBINED. England is similar in size to the State of New York.
* Population: 50 Million
* Money: England has declined to enter the Euro system. The official currency of England is the British Pound. Other currencies such as the US Dollar and the Euro are not generally accepted, however exchange booths and ATMs are widely available.
* Visas: US citizens do not require visas only a valid passport. Schengen visas, accepted by many European countries are NOT valid here. For information about visas to England, see this list of Embassies and Consulates.

* Religion: The majority of the population (70-75%) is Christian with the vast majority belonging to the Church of England, and about 8% belonging to the Catholic Church. Muslim religion, represents about 3%. Jewish religion makes up less than 1% of the population.

İSVİÇRE

İsviçre’nin Kısa Tarihi
1 Ağustos 1292 senesinde Orta İsviçre Kantonları’ndan bağımsızlığını kazanan 3 bölge ile, konfederasyonun oluşum süreci başlamış ve İsviçre tarih sayfalarındaki yerini almıştır. Anayasası 29 Mayıs 1874 tarihinde kabul edilmiştir. Günümüzde İsviçre 26 bölgeden oluşan bir konfederasyondur. Bu bölgeler iç işlerinde serbest olmalarına rağmen dış işlerinde Federal Parlamentoya bağlıdırlar.
İsviçre’nin Türk tarihinde de önemi büyüktür. I. Dünya Savaşı’nın bitimini resmileştiren Lozan Antlaşması Lozan şehrinde, Boğazların kaderini belirleyen Montrö Antlaşması da Montraeux şehrinde imzalanmıştır. İsviçre’nin dış politikası ve bu arenada kararları Türklere çok ilginç gelebilecek niteliktedir. Birleşmiş Milletler ve Avrupa Birliği üyelik tekliflerini reddetmiş, Avrupa’nın bağımsız ama zengin ülkesi olarak kalmayı seçmiştir. Demokrasisinin işlerliği ilgi çeken bir diğer özelliğidir. Neredeyse her hafta en az bir referandumun yapıldığı İsviçre’de, vatandaşlara çok geniş yetkiler verilmiştir.
Dört Mevsimlik Ülke
Avrupa’nın bir numaralı tatil merkezi olarak sayılabilecek İsviçre, ziyaretçilerine her mevsime özel tatil seçenekleri sunuyor. Ülkenin değişik yörelerinde değişik tatil seçenekleri bulabilirsiniz. Kayak seçeneğinin yanında; mevsimine göre göllerde yüzebilir, güneyde İtalyan tarzı sokak kafelerinde tatlı yiyebilir, vadilere akan şelalelerin güzelliklerine hayran kalabilirsiniz Birçok insan, dünyanın en güzel sonbaharına İsviçre’de rastlayacağınız konusunda hem fikirdir.
Ekimde açılan kış sezonu Nisan’da son buluyor. Açıkhava aktivitelerine meraklıysanız yaz dönemi de Haziran-Eylül arasında ziyaretçilere kucak açıyor. Bunun dışındaki zamanlarda da göl gezileri, bisiklet turları ve kültür aktiviteleri değişik seçeneklerden olabilir. Sadece doğal güzellikleriyle değil, geçmişi ve kültürüyle de İsviçre çok ilginç bir ülkedir. Fransız, Alman ve İtalyan dokusu ülkenin değişik bölgelerinde kendini hissettirmektedir. Kuzeyde Alman disiplinini, güneyde İtalyan sıcaklığını ve batıda Fransız zarafetini bulabilirsiniz.

BAŞKENT: BERN
İsviçre Parlamentosu’nun bulunduğu bu şehir, 26 bölgenin merkezi durumundadır. 1291 senesine dayanan demokrasisiyle dünyanın en eski özgür rejimine sahip olan İsviçre’nin başkentidir.
Jungfraujoch: İsviçre’nin en ünlü (ve en pahalı) tren turuyla çıkabileceğiniz bu nokta, size ülkenin ve Avrupa’nın en yükseğine çıkan treniyle yolculuk imkanı verecektir. 3454 m. yükseklikteki bu noktada inanılmaz manzaralarla karşılaşacağınıza emin olabilirsiniz. Jungfraujoch’da buzulun üstündeki karlarda yürüyebileceğiniz gibi, buzul manzarasına bakarak yemek yemenin tadına varabilmeniz için bir de ‘buz sarayı’ inşa edilmiştir. Buzullarla ilgili ilginç bir nokta; buzullar her yıl yarım metre aşağıya kayıyor!

ZÜRİH
‘Yeni Berlin’ olarak da adlandırılmaya başlanan Zürih, bankaların merkezi olma özelliğinin üzerine son yıllarda tam bir kültürel patlama eklemiştir. 16. ve 17. yüzyıl evleri, eski mahkemeler ve tarihi çeşmeleriyle ilginizi çekecektir. İsviçre’nin en büyük şehri olan Zürih, alışveriş açısından da en önemli şehirler arasında yer almaktadır.
Bahnof (Trenyolu) Caddesi: Zürih’in en önemli caddesidir. Bankaların yanında çok ünlü mağazalar da bulunmaktadır. Söylenenlere göre caddenin altı, bankaların altın rezervleriyle doludur.
Zürih Gölü: Alplerin muhteşem manzarasını seyredebileceğiniz gibi göl üstündeki yatların suyla dans edişini de görebilirsiniz.
Romanesk Büyük Katedrali: 8. yüzyıldan kalma bu katedral, Zürih’in en önemli tarihi yapılarındandır.
CENEVRE
Dünyanın en küçük metropolüdür ve İsviçre’nin ikinci büyük şehridir. Şehrin nüfusunun üçte biri yabancıdır. Özellikle yağmurlu havalarda ideal bir ziyaret noktasıdır. Müzeleri, kültür programları ve muhteşem restoranlarıyla ilginizi çekecektir. Camdan otobüslerle bir şehir turu yapabilir, İsviçre’nin bu sessiz şehrinde sakin bir tatil geçirebilirsiniz.
Jet d’Eau Çeşmesi: Yerden 140 m. yüksekliğe su fışkırtan bu çeşme, Avrupa’nın en güçlü çeşmesi olmakla kalmayıp Cenevre’nin de en önemli ziyaret noktalarından biri haline gelmiştir.
Chillon Şatosu: İsviçre’nin tarihi binaları arasında en popüler olanıdır. Cenevre Gölü’ne hakim; kalesi ve zindanları bulunan bu yapının inşaası 11. yüzyıla dayanmaktadır.
Leman Gölü: Göl gezilerinin İsviçre’de vazgeçilmez adresidir.
LOZAN
Üç tepe üzerine kurulmuş bu Olimpiyat başkenti; canlı, ilginç ve iyi zaman geçirmeyi bilen yapısıyla İsviçre’nin genç şehri olarak isimlendiriliyor.
Notre Dame Katedrali: Eski şehir merkezinde yer alan bu bina, Lozan’ın en önemli tarihi eserlerinden ve aynı zamanda şehrin sembollerinden biridir.
Olimpiyat Müzesi: Başlangıcından günümüze kadar Olimpiyat ile ilgili merak edebileceğiniz her şeyi bulabileceğinz en doğru adrestir.

BASEL
Ülkenin en eski üniversite şehridir. Avrupa’nın en büyük fuar merkezine de sahip olan bu şehir, İsviçre’nin fuar şehri olarak adlandırılıyor. İsviçre’nin toplam gelirinin üçte birinden fazlasının bu şehirden sağlandığı söyleniyor. Kentin özellikleri bölgelerine göre değişiyor; kuzeyi sanayi, güneyi ise ticaret ve kültür merkezi sıfatlarını taşıyor.
Münster Katedrali: 1019 senesinde yapımı tamamlanan ve 16. yüzyılın ortalarına kadar şehirde bulunan tek katedral olma özelliğini taşıyan Münster Katedrali, düşünür Erasmus’un da mezarını içinde bulunduruyor.
Basel Sanat Müzesi: Basel’de yaşamış Hans Holbein, Konrad Witz ve Arnold Böcklin’in eserlerine ev sahipliği yapan bu müze, 17. yüzyılda kurulmuştur.
LUZERN
Kuruluşu 1178 yılına dayanan bu şehir, önceleri bir balıkçı kenti iken zamanla önemini arttırıp bir ticaret şehri haline gelmiştir. Günümüzde kayak turizminin en canlı olduğu merkezlerden birisidir.
Luzern Gölü: Ünlü göl ve onu çevreleyen muhteşem Alp manzaraları görülmeye değerdir. Gölün batı kesiminde kalan Reuss Nehri bot gezileri için idealdir. Olağanüstü İsviçre manzaralarını sakın kaçırmayın!

LuzernUlaşım Müzesi: Otomobiller, trenler ve uçakları bünyesinde barındıran bu müze, size 20 dakikalık bir kısa filmle güzel bir İsviçre turu vaad ediyor.
Gütsch Şatosu: Eskiden işkence şatosu olarak kullanılmış olan bu şato, günümüz de şık bir Fransız restoranı olarak hizmet vermektedir.
Pilatus Tepesi: 2132 m. Yüksekliğindeki bu tepede döner bir restoran bulunmaktadır.
KAYAK CENNETİ İSVİÇRE
İsviçre, ‘kayak cenneti’ sıfatını tam anlamıyla hak eden ender ülkelerden biridir. Yüksekliği 4 bin metreyi geçen 100’den fazla zirvesi vardır. Her sene yüz binlerce kayak tutkununu tesislerinde ağırlamaktadır.

Aşağıda sayacağımız bölgeler, kayak merkezlerinden sadece birkaçı...
Crass-Montana: Cenevre’nin yakınında yer alan bu kayak merkezi, Crass ve Montana bölgelerinden oluşmaktadır. Crans daha yeni yapılanmış bir bölge olması dolayısıyla kayak olanağının yanında alışveriş yapabileceğiniz lüks butikleri ve dükkanları da bünyesinde barındırmaktadır.


Zermatt: Dünyanın en ünlü zirvelerinden olan Alp Dağları’nın Matterhorn zirvesinin bulunduğu bölgenin hemen yamacında yer almaktadır. Pist dışı alanlarda kayak imkanı veren helikopter hizmeti de bulunmaktadır. Gece hayatı çok hareketlidir.



Verbier: Zürih’ten 2,5 saat uzaklıkta ki bu kayak merkez, Alp Dağları’nın en zor kayak pistlerine ev sahipliği yapmaktadır. İsviçre’nin güneybatısında yer alan bu merkez, 4 vadiyi birbirine bağlar ve 9000 metreden yüksek 2 tepeye sahiptir.
Grindewald: Zürih şehri sınırlarında bulunan bu kayak merkezi, üç değişik bölgesiyle tüm seviyelerdeki kayak tutkunlarına hizmet vermektedir. Doğanın güzelliklerinin tadına vararak kayak zevkini yaşamanız için bu küçük kasaba ideal mekandır.

St Moritz: Avrupa’nın en sosyetik kayak merkezleri arasında ilk sıralarda yer alıyor. Bunun sonucunda da fiyatlar biraz yüksektir. Burası 4 mevsim kayak meraklılarını ağırladığı gibi, kayak dışında yan aktivite olanakları ( festivaller, yarışmalar...) da sunmaktadır. 322 gün güneşin dağlar üzerinde parıldadığı St. Moritz, İsviçre’nin İtalyan sınırına yakın bölgede bulunmaktadır. Dünyanın en eski kayak merkezidir ve kesinlikle İsviçre’ye gidilince ziyaret edilmesi gereken yerlerdendir. Kayak dışında da eğlencenin hiç bitmediği bölgelerden birisidir. Zürih’ten 3,5 saatte St. Moritz’e ulaşabilirsiniz.

Davos: İsviçre’nin en doğusunda, Grissons Bölgesi’nde, bulunan Davos; uluslararası alanda kış sporlarının metropolü olarak ün salmıştır. Zürih’ten 2,5 saatte ulaşılabilen ve Avrupa’nın en uzun kayak pistine sahip olan Davos; her sene konukladığı yüz binlerce ziyaretçiye mükemmel tesisleriyle hizmet vermektedir.

Wengen: Trenle çıkılan Alp Dağları gezisinin çıkış noktası olan bu köyde araç trafiği yasaklanmıştır. Manzaranın muhteşem olduğu bu bölgeye Zürih’ten 3,5 saate ulaşabilirsiniz.
İSVİÇRE MUTFAĞI
İsviçre, kendine özgü mutfağını korumayı başarmış ender Avrupa ülkelerinden biridir. Kahvaltıda ‘Appenzeller Cräcker’ ve ‘Bündner Fleisch-Schnittli’ ; mısır gevreği, marmelat, bal ve peynir çeşitleriyle başlanmış bir kahvaltıyı takip ederek sofrada yerini bulur. Özel sosla hazırlanmış kılıçta süt danası (burgermeister schwert) denemenizi öneriyoruz. Ayrıca özel tenceresinde yapılan ve her yörede değişik bir peynirin kullanıldığı et yemeği olan ‘fondü’ de İsviçre’de denemeniz gereken tatlar arasında yer alıyor. İsviçre’de havyar üretimi de Avrupa ülkeleri arasında en yüksek ortalamalardan birisine sahiptir.
Bir uyarı: İsviçre’de kilo almak çok kolay!
Çikolata Cenneti
Ana yemeklerden bahsedip de tatlıdan bahsetmemek İsviçre’ye büyük haksızlık olur. İsviçre’nin endüstriyel anlamda çok ilerde olduğu bir diğer sektör de çikolata üretimidir. Alkollü çeşitlerinden fındıklı çeşitlere, damağınıza hitap edecek çikolata tadını bulmanız zor olmayacaktır. Ne yazık ki İsviçre’de çikolata fiyatları bir hayli yüksektir. Küçük bir çikolatayı 12,5 YTL’dan ucuza bulmanız zor olabilir.
Geleneksel Peynir Diyarı
Dünyanın en büyük 5. peynir üreticisi olan İsviçre, Alplerin yeşilliğiyle beslenen inekleri ve geleneksel üretim teknikleriyle çok çeşitli ve çok lezzetli peynir yapımıyla ünlenmiştir. Popüler kayak merkezlerinin bulunduğu tepelerin yamaçlarında ineklerin bakıldığı ve peynir üretiminin yapıldığı çiftliklere, buralarda çalışan ve geleneklerine sıkı sıkıya bağlı kalmış yerel İsviçre halkına rastlayabilirsiniz. Peynirler arasında en ünlü olan ‘İsviçre Peyniri’ olarak da bilinen ‘Emmental’dir. Diğer çeşitler arasında Gruyère, Sbrinz, Appenzell ve Tête de Moine peynirlerini sayabiliriz.
İSVİÇRE’DE ALIŞVERİŞ
İsviçre, dünyada endüstrisi en çok gelişmiş ülke konumundadır ve bu da onu dünyanın en zengin ülkeleri arasına sokmuştur. Özellikle otomotiv ve bankacılık sektörü çok gelişmiştir ve ülke ekonomisine büyük gelir sağlamaktadır.

İsviçre’de diğer önemli üretim sektörleri arasında pırlanta ve altın işletmeciliğini sayabiliriz. Eğer alışverişinizi mücevheratlar arasından yapmayı düşünüyorsanız, İsviçre bunun için biçilmiş kaftandır. Ayrıca bilindiği gibi saat üretimi konusunda da dünyanın en ünlü ülkelerinden biridir. Şık ve pahalı saatlerin yanında, daha uygun ve sportif saatler bulmanız ve bu saatleri anavatanından almanız İsviçre’de mümkün olacaktır.
İsviçre’nin dünyaca ünlü olduğu bir diğer alan da peynir üretimidir. Dünyanın 5. büyük peynir üreticisi olarak adlandırılan İsviçre’de tahmin edemeyeceğiniz kadar çok peynir çeşidi bulmanız ve damak zevkinizi genişletmeniz mümkün olacaktır. İsviçre’nin dünyaya ihraç ettiği ve yine ünü dünyaya yayılmış bir diğer ürünü de nefis çikolatalarıdır. İsviçre mutfağının değişmez bir parçası olan bu çikolataları sadece İsviçre’de denemekle kalmayın, kesinlikle bir miktar evinize de götürün!
İsviçre’den size bir hatıra kalmasını istiyorsanız manzara resimlerini üzerlerinde barındıran özel üretim madeni paralardan alabilirsiniz. Ya da İsviçre Ordusu’na özgü bir bıçak da değişik bir seçenek olabilir.
İSVİÇREDE GECE HAYATI
İsviçre’nin bölgeleri arasında iklim farkı olduğu gibi şehirleri arasında da eğlence hayatının özellikleri da farklıdır. Bazı şehirlerde geceler hiç bitmezken bazılarında ise gece hayatı hiç yaşanmaz. Zürih, gece hayatının doyasıya yaşandığı şehirlerden biridir. Büyük ya da küçük eğlence, sessiz ya da gürültülü bir gece – bunların hepsini Zürih’in size sunduğu sayısız aktivite olanaklarından birinde bulacaksınız. Konser salonları, dans klüpleri ve barlarıyla Zürih’de geceler çok eğlenceli geçer. Cenevre ise İsviçre şehirleri arasında en içine dönük ve sessiz olanıdır. Bu şehirde gece hayatının çok da eğlenceli olacağını beklemek bir hata olur. Bu yüzden gece hayatına meraklıysanız, Cenevre sizin için doğru adres olmayabilir.
İsviçre, özellikle festivaller açısından çok zengin bir ülkedir. Özellikle yaz aylarında hayatı canlandıran bu festivaller İsviçre’yi kültürel açıdan da ziyaretçilerin vazgeçemediği yerler arasına koyuyor. Luzern Klasik Müzik Festivali, Montrö Caz Festivali ve Luzern Uluslararası Film Festivali bunlardan sadece birkaçıdır.
İSVİÇRE’YE YOLCULUK
Avrupa’nın ortasında yer alan bu küçük ülkeye gidiş için Türk Hava Yolları’nı kullanabileceğiniz gibi ülkeye ait İsviçre Havayolları’nı da kullanabilirsiniz. Türkiye’den Zürih’e, Cenevre’ye ve Bazel’e uçuşlar bulunmaktadır. Bunun dışında İsviçre’ye Avrupa’nın diğer bölümlerinden geçiş yapacaksanız tren seferleri de bulunmaktadır. Özellikle komşu olduğu Almanya, Fransa, İtalya, Avusturya ve Lichtenstein’dan İsviçre’ye geçiş çok kısa ve çok kolaydır.
Dünyanın En Dakik Ülkesinde Ulaşım
İsviçre ‘de ülke içi ulaşımda dünyanın en dakik tren ağı bulunmaktadır. Gideceğiniz yere, sorun sizden kaynaklanmazsa, gecikme gibi bir ihtimaliniz yoktur. Zaten ülkenin bir ucundan diğer ucuna uzaklığın İstanbul-Ankara yolundan kısa olduğu (390 km.) düşünülürse, ulaşımın çok da zor olmayacağını kolayca görebiliriz. İlginç bir not; Avrupa’nın en yüksek tepesine (3571 m.) çıkan tren de İsviçre’de bulunuyor.
Şehirlerarası yolculuklarınızda bir diğer toplu taşıma yolu da otobüslerdir. Otobüsler sizi şehir içinde dilediğiniz yere ulaştıracakları gibi; havalimanından otellere de gidişinizi kolaylaştıracaktır. Aynı zamanda değişik şehirler arasında da otobüsleri kullanabilirsiniz. Su yoluyla İsviçre’de gezmek çok eğlenceli bir seçenek olabilir. İsviçre’nin nehirlerinde ve özenle inşa edilmiş su yollarında yolculuk ederken lüks motorlarda yemeğinizi yiyebilir, İsviçre’ye değişik bir açıdan bakabilirsiniz.
İsviçre’de araba kiralamayı düşünüyorsanız, işinizin hem kolay hem de çok zor olduğunu göz önünde bulundurmanız gerekiyor. Öncelikle tüm kurallara harfi harfine uymalısınız, yoksa başınıza büyük belalar açılabilir. Kesinlikle yayalara ve bisiklet kullanıcılarına öncelik vermeniz gerekiyor.